Gait İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Gait İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Gait Nedir?


Gait, bir kişinin yürüme şekli veya yürüyüş biçimidir. Kişinin vücut yapısı, fiziksel özellikleri ve sağlık durumu gibi faktörler gaitini etkileyebilir.

  1. My grandfather’s gait is slow and steady. (Dedemin yürüyüşü yavaş ve istikrarlıdır.)
  2. The doctor studied the patient’s gait to evaluate their physical condition. (Doktor hastanın gaitini inceleyerek fiziksel durumunu değerlendirdi.)
  3. She walked with a confident gait towards the stage. (Sahneye doğru kendinden emin bir şekilde yürüdü.)
  4. His awkward gait suggested he was uncomfortable in his new shoes. (Beceriksiz yürüyüşü yeni ayakkabılarıyla rahatsız olduğunu gösteriyordu.)
  5. The athlete’s powerful gait helped him win the race. (Sporcunun güçlü yürüyüşü ona yarışı kazandırdı.)
  6. The robot’s gait was programmed to mimic human movement. (Robotun yürüyüşü insan hareketlerini taklit etmek için programlanmıştı.)
  7. Her sprightly gait belied her age. (Canlı yürüyüşü yaşını yansıtmıyordu.)
  8. The uneven pavement made his gait unsteady. (Dengesiz kaldırım yüzünden yürüyüşü kararsız hale geldi.)
  9. He walked with a loping gait, like a cowboy in the old west. (Eski batıdaki bir kovboy gibi atlayarak yürüdü.)
  10. The physical therapist worked with the patient to improve their gait. (Fizyoterapist, hastanın yürüyüşünü iyileştirmek için çalıştı.)
  11. Her exaggerated gait was part of her stage persona. (Abartılı yürüyüşü sahne karakterinin bir parçasıydı.)
  12. He tried to walk with a confident gait, despite his nerves. (Sinirlerine rağmen kendine emin bir yürüyüş yapmaya çalıştı.)
  13. The patient’s shuffling gait indicated a problem with their nervous system. (Hastanın sürükleyen yürüyüşü sinir sistemi sorununa işaret ediyordu.)
  14. The elderly woman’s frail gait required assistance from a walker. (Yaşlı kadının zayıf yürüyüşü bir yürüteç yardımı gerektiriyordu.)
  15. His quick gait matched his fast-talking personality. (Hızlı konuşan kişiliğine uygun hızlı yürüyüşü vardı.)
  16. The soldier’s stiff gait reflected his rigorous training. (Askerin sert yürüyüşü sıkı eğitimini yansıtıyordu.)
  17. She walked with a limp gait after injuring her ankle. (Ayak bileği yaralanmasından sonra topallayarak yürüdü.)
  18. His confident gait was undermined

by the slippery surface of the floor. (Kaygan zemin kendine emin yürüyüşünü zayıflattı.)
19. The toddler’s unsteady gait made her parents nervous. (Toddların kararsız yürüyüşü ebeveynlerini endişelendirdi.)

  1. The marathon runner’s steady gait helped her complete the race without injury. (Maraton koşucusunun istikrarlı yürüyüşü onun yarışı sakatlanmadan tamamlamasına yardımcı oldu.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.