Gag İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Gag İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Gag İle İlgili Cümleler

Gag: Ağız içine yerleştirilerek konuşma, çığlık ya da bağırmayı engelleyen alet.

  1. I had to use a gag to keep my dog from barking too loudly. (Köpeğimin çok yüksek sesle havlamasını engellemek için bir gag kullanmak zorunda kaldım.)
  2. The kidnappers had gagged and tied up their victim. (Kaçıranlar kurbanlarını bağlayıp, gaglamıştı.)
  3. She was so angry that she felt like she needed to gag herself to stop from saying something she would regret. (O kadar sinirlendi ki, pişman olacağı şeyler söylememek için kendini gagalaması gerektiğini hissetti.)
  4. The comedian used a gag to make the audience laugh. (Komedyen, izleyicileri güldürmek için bir gülme gagası kullandı.)
  5. The horse was fitted with a gag to prevent it from biting. (Atın ısırmasını önlemek için bir gag takıldı.)
  6. The prisoners were gagged to prevent them from making too much noise. (Mahkumların çok fazla gürültü yapmalarını önlemek için gaglandılar.)
  7. She put a gag in her mouth to keep from screaming. (Çığlık atmaması için ağzına bir gag koydu.)
  8. The kidnapper removed the gag from the victim’s mouth so that he could speak. (Kaçıranlar, kurbanın konuşabilmesi için ağzındaki gagayı çıkardı.)
  9. The clown’s gag made everyone in the audience laugh. (Palyaçonun şakası, izleyicileri güldürdü.)
  10. He felt like he was being gagged when his boss told him to stop speaking his mind. (Patronunun ağzını açmamasını söylemesi üzerine, kendisini ağzı tıkanmış gibi hissetti.)
  11. The prisoner tried to speak through the gag, but no one could understand him. (Mahkum, gagadan konuşmaya çalıştı ama kimse onu anlayamadı.)
  12. The actress refused to wear a gag during the love scene. (Oyuncu, aşk sahnesinde gag takmayı reddetti.)
  13. The police used a gag to prevent the suspect from talking to the press. (Polis, şüphelinin basınla konuşmasını engellemek için bir gag kullandı.)
  14. The hostage was gagged and blindfolded for several hours. (Rehin alınan kişi birkaç saat boyunca gagalı ve gözleri bağlıydı.)
  15. He felt like a gag was being forced down his throat when he had to give a speech in front of a large crowd. (Bir kalabalık önünde konuşma yapmak zorunda kaldığında, sanki bir gagası zorla aşağıya itiliyormuş gibi hissetti.)
  16. The athlete used a gag to prevent himself from biting his tongue during the competition. (Sporcu, yarışma sırasında dilini ısırmasını önlemek için bir gag kullan
  1. The hostage was relieved when the kidnapper removed the gag from his mouth. (Rehin alınan kişi, kaçıranların ağzındaki gagayı çıkardığında rahatladı.)
  2. The movie director used a gag to add humor to the scene. (Film yönetmeni, sahneye mizah eklemek için bir gülme gagası kullandı.)
  3. The detective removed the gag from the suspect’s mouth so that he could question him. (Polis, şüphelinin ağzındaki gagayı çıkardı, böylece onu sorgulayabilirdi.)
  4. The horse was fitted with a gag to keep it from eating too much. (Atın çok fazla yememesini önlemek için bir gag takıldı.)

Türkçe anlamı: Ağız içine yerleştirilerek konuşma, çığlık ya da bağırmayı engelleyen alet.

Gag, genellikle konuşmayı ya da bağırmayı engellemek için kullanılır. Ancak, bazen mizah amaçlı da kullanılabilir. Gag, hayvanların ısırmasını veya çok fazla yemelerini önlemek için de kullanılabilir. Ayrıca, gaglamak kelimesi, bir kişinin ağzına bir gag yerleştirerek konuşmasını ya da bağırmalarını engellemek anlamında kullanılır.

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.