Fry İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Fry İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Fry İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Fry: Fry kelimesi, genellikle yağda kızartılmış yiyecekleri ifade eder.

  1. I’m going to fry some eggs for breakfast. (Kahvaltı için bazı yumurtalar kızartacağım.)
  2. We decided to fry some chicken for dinner. (Akşam yemeği için tavuk kızartmaya karar verdik.)
  3. I can never get my fries as crispy as they serve them in restaurants. (Restoranlarda servis ettikleri kadar kızarmış patates yapamıyorum.)
  4. Would you like some fried rice with your meal? (Yemeğinizin yanında kızarmış pirinç ister misiniz?)
  5. I don’t eat fried foods very often because they’re not very healthy. (Kızartılmış yiyecekleri çok sık yemem, çünkü çok sağlıklı değiller.)
  6. The smell of frying bacon woke me up this morning. (Bu sabah beni kızartılan domuz pastırması kokusu uyandırdı.)
  7. He burned himself while frying some fish. (Balık kızartırken kendini yaktı.)
  8. My favorite way to cook potatoes is to fry them with some onions. (Patatesleri pişirmenin en sevdiğim yolu, üzerine soğanla birlikte kızartmaktır.)
  9. I don’t like the taste of fried calamari. (Kızarmış kalamarın tadını sevmem.)
  10. The restaurant serves a really good plate of fried calamari. (Restoran gerçekten iyi bir kızarmış kalamar tabağı servis ediyor.)
  11. We decided to fry some donuts for dessert. (Tatlı için donut kızartmaya karar verdik.)
  12. The chef is frying up some onion rings in the kitchen. (Şef mutfakta soğan halkaları kızartıyor.)
  13. I don’t have a deep fryer at home, so I can’t make french fries. (Evde kızartma yapmak için derin yağ tenceresi yok, bu yüzden patates kızartması yapamıyorum.)
  14. My mom used to fry plantains when I was a kid. (Çocukken annem muzları kızartırdı.)
  15. The oil in the pan was too hot, and the chicken started to burn while frying. (Tavuk kızartılırken, tavada ki yağ çok sıcaktı ve tavuk yanmaya başladı.)
  16. I’m trying to eat healthier, so I’m avoiding fried foods. (Daha sağlıklı beslenmeye çalışıyorum, bu yüzden kızartılmış yiyeceklerden kaçınıyorum.)
  17. We need to fry the onions until they’re golden brown. (Soğanları altın rengine kadar kızartmamız gerekiyor.)
  18. I prefer to fry my bacon on the stove instead of in the oven. (Fırında değil, tavada domuz pastırmasını kızartmayı tercih ederim.)
  19. The chef is frying up some tempura shrimp
  1. The street food vendor was busy frying up some samosas when I walked by. (Yürürken geçtiğimde sokak yemeği satıcısı samosaları kızartmakla meşguldü.)

Türkçe Karşılığı: Kızartmak, kızarmış yiyecekler, kızartılmış yiyecekler, kızarmış patates, kızarmış pirinç, kızartılmış kalamar, donut kızartmak, soğan halkası kızartmak, muz kızartmak, tavuk kızartmak, domuz pastırması kızartmak, tempura karides kızartmak, samosa kızartmak, vb.

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.