Frantic İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Frantic İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Frantic İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Frantic, Türkçe’de “çılgınca, telaşlı, aşırı heyecanlı” gibi anlamlara gelir. İşte bu kelimeyle kullanılabilecek 20 örnek cümle:

1. I was feeling frantic when I realized I had lost my phone. (Telefonumu kaybettiğimi fark ettiğimde çılgınca hissettim.)
2. The frantic mother was searching for her lost child. (Kaybolan çocuğunu arayan telaşlı anne.)
3. The team was in a frantic rush to finish the project before the deadline. (Takım, proje tamamlanmadan önce son teslim tarihine yetişmek için çılgınca acele ediyordu.)
4. The teacher’s frantic attempts to calm down the rowdy students were unsuccessful. (Sınıftaki gürültülü öğrencileri sakinleştirmeye yönelik öğretmenin çılgınca çabaları başarısız oldu.)
5. The frantic pace of the city was overwhelming for the small-town girl. (Küçük kasabalı kız için şehrin çılgınca temposu eziciydi.)
6. The shopkeeper was in a frantic state after discovering the store had been robbed. (Dükkanın soyulduğunu keşfettikten sonra dükkân sahibi çılgınca bir haldeydi.)
7. The frantic dog owner searched the neighborhood for his missing pet. (Kaybolan evcil hayvanı için mahalleyi arayan telaşlı köpek sahibi.)
8. The child’s frantic crying woke up the entire household. (Çocuğun çılgınca ağlaması bütün ev halkını uyandırdı.)
9. The airline staff was in a frantic rush to get the delayed flight back on schedule. (Gecikmiş uçuşu tekrar programa sokmak için havayolu personeli çılgınca acele ediyordu.)
10. The runner was in a frantic race to beat his personal best time. (Koşucu, kişisel en iyi süresini geçmek için çılgınca bir yarış içindeydi.)
11. The frantic student was cramming for the exam at the last minute. (Son dakikada sınava çalışan telaşlı öğrenci.)
12. The frantic bride-to-be was trying to finalize all the wedding preparations. (Düğün hazırlıklarını tamamlamaya çalışan çılgınca gelin adayı.)
13. The rescue team was in a frantic search for the missing hikers. (Kayıp yürüyüşçüleri aramak için telaşlı kurtarma ekibi.)
14. The frantic driver was speeding to get to the hospital before his wife gave birth. (Karısı doğum yapmadan önce hastaneye yetişmek için çılgınca hız yapan sürücü.)
15. The frantic chef was rushing to get all the orders out on time. (Tüm siparişleri zamanında hazırlamak için çılgınca koşturan şef.)
16. The frantic shopper was

running around the mall trying to find the perfect gift. (Mükemmel hediye bulmaya çalışırken alışveriş merkezinde çılgınca koşan alıcı.)
17. The frantic musician was trying to tune his guitar before the concert. (Konserden önce gitarını ayarlamaya çalışan çılgınca müzisyen.)

18. The team was in a frantic scramble to find a solution to the unexpected problem. (Beklenmedik soruna çözüm bulmak için takım çılgınca bir çabayla arayış içindeydi.)
19. The frantic phone calls from the customer were starting to get on the agent’s nerves. (Müşterinin çılgınca telefonları temsilciyi sinir etmeye başlamıştı.)
20. The teacher’s frantic gestures caught the attention of the sleeping students. (Uyuyan öğrencilerin dikkatini çeken öğretmenin çılgınca jestleri.)

(Bu örnek cümlelerde mavi ve kalın HTML etiketi kullanılmıştır.)