Frail İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Frail İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Frail

Frail kelimesi “halsiz, güçsüz, kırılgan” gibi anlamlara gelir. İngilizce cümlelerde kullanıldığında aşağıdaki gibi örnekler verilebilir:

  1. She was so frail that she couldn’t even carry her own bag. (O kadar kırılgandı ki kendi çantasını bile taşıyamadı.)
  2. The frail old man needed help walking up the stairs. (Halsiz yaşlı adam merdivenlerden çıkarken yardıma ihtiyaç duydu.)
  3. The frail flower couldn’t withstand the strong wind. (Güçsüz çiçek güçlü rüzgara dayanamadı.)
  4. Her frail health prevented her from traveling. (Onun kırılgan sağlığı seyahat etmesini engelledi.)
  5. The frail bridge swayed in the wind. (Kırılgan köprü rüzgarda sallandı.)
  6. The frail bird couldn’t fly far. (Zayıf kuş çok uzağa uçamadı.)
  7. The frail baby needed constant care. (Halsiz bebek sürekli bakıma ihtiyaç duydu.)
  8. The frail butterfly fluttered its wings weakly. (Zayıf kelebek kanatlarını güçsüzce çırptı.)
  9. The frail vase broke easily when it fell. (Kırılgan vazo düştüğünde kolayca kırıldı.)
  10. His frail body couldn’t handle the rigorous exercise. (Onun zayıf vücudu yoğun egzersizi kaldıramadı.)
  11. The frail fence collapsed under the weight of the snow. (Kırılgan çit karın ağırlığı altında çöktü.)
  12. Her frail voice was barely audible. (Onun halsiz sesi neredeyse duyulmuyordu.)
  13. The frail boat rocked gently on the calm sea. (Kırılgan tekne sakin denizde nazikçe sallandı.)
  14. The frail building was in danger of collapsing. (Güçsüz bina çökme tehlikesi altındaydı.)
  15. The frail dog needed special attention due to its health problems. (Zayıf köpek sağlık sorunları nedeniyle özel ilgiye ihtiyaç duydu.)
  16. The frail chair creaked under his weight. (Kırılgan sandalye onun ağırlığı altında gıcırdadı.)
  17. The frail spider web couldn’t hold the weight of the bug. (Kırılgan örümcek ağı böceğin ağırlığını tutamadı.)
  18. Her frail mental state made her susceptible to depression. (Onun kırılgan zihinsel durumu onu depresyona yatkın hale getirdi.)
  19. The frail fabric tore easily. (Zayıf kumaş kolayca yırtıldı.)
  20. The frail flower was unable to survive the harsh winter. (Kırılgan çiçek sert kışı atlatamadı.)
  1. The frail old woman needed assistance with daily tasks. (Halsiz yaşlı kadın günlük işlerde yardıma ihtiyaç duydu.)
  2. His frail demeanor made him appear much older than he actually was. (Onun zayıf tavırları gerçek yaşından daha yaşlı görünmesine neden oldu.)
  3. The frail tree swayed in the wind, threatening to fall at any moment. (Kırılgan ağaç rüzgarda sallandı ve her an düşebilirdi.)
  4. The frail kitten meowed weakly, in need of nourishment. (Zayıf kedi beslenmeye ihtiyaç duyduğu için güçsüzce miyavladı.)
  5. The frail economy was unable to withstand the impact of the pandemic. (Kırılgan ekonomi pandeminin etkisine dayanamadı.)
  6. His frail bones were prone to fractures, making him more susceptible to injury. (Onun kırılgan kemikleri kırılmaya yatkındı ve daha kolay yaralanmasına neden oldu.)
  7. The frail fabric of society was tested during times of crisis. (Toplumun kırılgan dokusu kriz zamanlarında test edildi.)
  8. The frail seedling needed protection from the harsh elements. (Kırılgan fidan sert hava koşullarından korunmaya ihtiyaç duydu.)
  9. The frail bird lay motionless on the ground, unable to fly due to injury. (Zayıf kuş yerde hareketsiz yattı, yaralanması nedeniyle uçamadı.)
  10. The frail structure of the old building made it unsafe to inhabit. (Eski binanın kırılgan yapısı onun yaşanamayacak kadar güvensiz olmasına neden oldu.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.