Forsake İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Forsake İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Forsake İle İlgili Cümleler

Forsake Türkçe anlamı: terk etmek, vazgeçmek, yüzüstü bırakmak.

  1. She forsook her dreams of becoming a singer and pursued a career in medicine. (O, şarkıcı olma hayallerinden vazgeçti ve tıp alanında bir kariyer izledi.)
  2. He promised to never forsake his wife, but he ended up leaving her for another woman. (Eşiyle asla yüzüstü bırakmayacağına söz verdi ama sonunda başka bir kadın için terk etti.)
  3. Don’t forsake your responsibilities just because you’re feeling lazy. (Tembelliğine kapılıp sorumluluklarını terk etme.)
  4. She felt alone and abandoned, like everyone had forsaken her. (Yalnız ve terkedilmiş hissetti, sanki herkes onu yüzüstü bırakmıştı.)
  5. He had to forsake his dream of becoming a professional athlete due to a serious injury. (Ciddi bir sakatlık nedeniyle profesyonel bir sporcu olma hayalinden vazgeçmek zorunda kaldı.)
  6. She couldn’t believe that he would forsake her after all they had been through together. (Birlikte geçirdikleri her şeye rağmen onu yüzüstü bırakacağına inanamadı.)
  7. He decided to forsake his old ways and start living a healthier lifestyle. (Eski yaşam tarzını terk etmeye ve daha sağlıklı bir hayat tarzı benimsemeye karar verdi.)
  8. She was forced to forsake her home and flee the country due to political unrest. (Siyasi huzursuzluk nedeniyle evini terk etmek ve ülkeden kaçmak zorunda kaldı.)
  9. He felt guilty for forsaking his friend when he needed him the most. (En çok ihtiyaç duyduğunda arkadaşını yüzüstü bıraktığı için suçluluk hissetti.)
  10. She had to forsake her dreams of studying abroad because of financial difficulties. (Maddi zorluklar nedeniyle yurt dışında okuma hayallerinden vazgeçmek zorunda kaldı.)
  11. He was afraid that if he didn’t forsake his bad habits, they

    would eventually destroy his life. (Kötü alışkanlıklarını terk etmezse hayatını sonunda mahvedeceklerinden korkuyordu.)

  12. She decided to forsake her job and travel the world instead. (İşini terk edip dünya turuna çıkmaya karar verdi.)
  13. He didn’t want to forsake his principles and compromise his beliefs, even if it meant losing friends. (Arkadaşlarını kaybetmek pahasına bile olsa prensiplerini ve inançlarını terk etmek istemedi.)
  14. She felt like she had forsaken her family by moving to a different country for work. (İş için başka bir ülkeye taşındığı için ailesini yüzüstü bırakmış gibi hissetti.)
  15. He had to forsake his dream of starting his own business when the economy took a downturn. (Ekonomi kötüye gittiğinde kendi işini kurma hayalinden vazgeçmek zorunda kaldı.)
  16. She didn’t want to forsake her friends for a romantic relationship. (Romantik ilişki için arkadaşlarını terk etmek istemedi.)
  17. He was forced to forsake his hometown and flee the war-torn country. (Savaşın yıkıma uğrattığı ülkeden kaçmak zorunda kaldığı için memleketini terk etmek zorunda kaldı.)
  18. She regretted forsaking her passion for music when she pursued a more practical career. (Daha pratik bir kariyer izlediğinde müziğe olan tutkusunu terk ettiği için pişman oldu.)
  19. He was afraid that his addiction would cause him to forsake his responsibilities to his family. (Bağımlılığı nedeniyle ailesine karşı sorumluluklarını terk edeceğinden korkuyordu.)
  20. She couldn’t forgive him for forsaking their relationship and cheating on her. (İlişkilerini terk edip onu aldattığı için onu affedemedi.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.