Forlorn İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Forlorn İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Forlorn

Forlorn, “umutsuz, yalnız, terk edilmiş” gibi anlamlara gelen bir İngilizce kelime olarak kullanılır.

Örnek Cümleler:

  1. She felt forlorn after her best friend moved away. (En yakın arkadaşı taşındıktan sonra umutsuz hissetti.)
  2. The abandoned house looked forlorn and eerie. (Terk edilmiş ev ürkütücü ve yalnız görünüyordu.)
  3. The forlorn kitten mewed outside the door. (Umutsuz yavru kedi kapının dışında miyavladı.)
  4. He wore a forlorn expression when he heard the news. (Haberleri duyduğunda umutsuz bir ifadeyle yüzüne baktı.)
  5. The forlorn figure on the bench caught her attention. (Sıradaki banktaki umutsuz figür dikkatini çekti.)
  6. The forlorn hope of finding a cure for the disease persisted. (Hastalığın tedavisini bulma umutsuzluğu sürdü.)
  7. The forlorn castle had fallen into disrepair. (Umutsuz kale, bakımsızlığa düşmüştü.)
  8. She was forlorn when she failed the exam. (Sınavı geçemediğinde umutsuzdu.)
  9. The forlorn look in his eyes made her heart ache. (Gözlerindeki umutsuz bakış kalbini acıttı.)
  10. The forlorn woman begged for food on the street. (Umutsuz kadın sokakta yemek dilendi.)
  11. He felt forlorn and abandoned when his parents divorced. (Ebeveynleri boşandığında umutsuz ve terk edilmiş hissetti.)
  12. The forlorn landscape was barren and desolate. (Umutsuz manzara çorak ve ıssızdı.)
  13. The forlorn book had been sitting on the shelf for years. (Umutsuz kitap yıllardır rafta duruyordu.)
  14. He wrote a forlorn poem about lost love. (Kaybedilmiş aşk hakkında umutsuz bir şiir yazdı.)
  15. The forlorn dog whimpered at the doorstep. (Umutsuz köpek kapı eşiğinde hıçkırdı.)
  16. She had a forlorn hope of winning the competition. (Yarışmayı kazanma umudu vardı ama umutsuzdu.)
  17. The forlorn tree stood alone in the field. (Umutsuz ağaç tarlada tek başına duruyordu.)
  18. His forlorn expression revealed his sadness. (Umutsuz ifadesi üzüntüsünü ortaya çıkardı.)
  19. The forlorn city had been ravaged by war. (Umutsuz şehir savaşta harap olmuştu.)
  20. She wandered the streets forlornly, searching for a place to belong. (Umutsuzca sokaklarda dolaşıyordu, ait olacak bir yer arıyordu.)
  1. The forlorn ship drifted aimlessly in the vast ocean. (Umutsuz gemi geniş okyanusta amaçsızca sürükleniyordu.)
  2. His forlorn voice echoed in the empty room. (Umutsuz sesi boş odada yankılandı.)
  3. The forlorn child sat alone on the playground bench. (Umutsuz çocuk oyun alanı bankında tek başına oturdu.)
  4. She couldn’t help but feel forlorn as she watched the sunset alone. (Güneşi yalnız izlerken umutsuz hissetmemesi imkansızdı.)
  5. The forlorn old man sat on the park bench, watching people pass by. (Umutsuz yaşlı adam parktaki bankta oturuyor, insanların geçmesini izliyordu.)
  6. She left the party feeling forlorn and excluded. (Partiden ayrılırken umutsuz ve dışlanmış hissetti.)
  7. The forlorn melody of the song touched her heart. (Şarkının umutsuz melodisi kalbini etkiledi.)
  8. The forlorn atmosphere of the cemetery made her feel uneasy. (Mezarlıkta umutsuz atmosfer onu huzursuz hissettirdi.)
  9. His forlorn expression made her want to comfort him. (Umutsuz ifadesi onu rahatlatmak istedi.)
  10. The forlorn town had been abandoned for years. (Umutsuz kasaba yıllardır terk edilmişti.)

Türkçe karşılıklarını da içeren bu cümleler, forlorn kelimesinin farklı bağlamlarda nasıl kullanılabileceğini göstermektedir.

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.