Filthy İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Filthy İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Filthy İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Filthy, kirli, pis anlamına gelen bir sıfattır. Aşağıda, filthy kelimesinin İngilizce cümleler içinde kullanımına örnekler verilmiştir:

1. The kitchen was absolutely filthy. (Mutfak tamamen pislik içindeydi.)
2. He was covered in filthy mud from head to toe. (Baştan ayağa pis çamur kaplıydı.)
3. The homeless man was wearing filthy clothes. (Evsiz adam pis giysiler giyiyordu.)
4. The hotel room was disgustingly filthy. (Otel odası tiksindirici bir şekilde kirliydi.)
5. The bathroom was absolutely filthy and smelled terrible. (Banyo tamamen pislik içindeydi ve korkunç kokuyordu.)
6. She refused to eat at the filthy restaurant. (O pis restoranda yemek yemeyi reddetti.)
7. The old abandoned house was full of filthy debris. (Eski terk edilmiş ev pis enkazla doluydu.)
8. The factory workers had to wear masks to protect themselves from the filthy air. (Fabrika işçileri, kendilerini pis havadan korumak için maske takmak zorunda kaldılar.)
9. The restaurant had a filthy kitchen and the food tasted terrible. (Restoranın pis bir mutfağı vardı ve yemek tatsızdı.)
10. He was ashamed of his filthy habits. (O, pis alışkanlıklarından utanıyordu.)
11. The dog rolled around in the filthy mud. (Köpek, pis çamurda yuvarlandı.)
12. The subway station was dark and filthy. (Metro istasyonu karanlık ve kirliydi.)
13. The trash cans were overflowing with filthy garbage. (Çöp kutuları pis çöp ile taşıyordu.)
14. The filthy water made her sick. (Pis su onu hasta etti.)
15. The children were playing in the filthy puddles after the rain. (Çocuklar yağmur sonrası pis su birikintilerinde oynuyorlardı.)
16. She had to clean the filthy toilet before anyone could use it. (Kimse kullanmadan önce, o pis tuvaleti temizlemesi gerekiyordu.)
17. The smell of the filthy dumpster was overwhelming. (Pis çöp kutusunun kokusu eziciydi.)
    18. The filthy conditions in the prison were inhumane. (Cezaevindeki pis koşullar insanlık dışıydı.)
    19. The street was filled with filthy, stray cats. (Sokak pis, başıboş kedilerle doluydu.)
    20. The filthy habits of the roommates made living together unbearable. (Eşyalarını paylaşan ev arkadaşlarının pis alışkanlıkları birlikte yaşamayı dayanılmaz hale getirdi.)