Fill İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Fill İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Fill Kelimesi

Türkçe Anlamı: doldurmak, dolmak

Örnek Cümleler:

1. Please fill the glass with water. (Lütfen bardağı suyla doldurun.)
2. I need to fill up my car’s gas tank. (Arabamın yakıt deposunu doldurmam gerekiyor.)
3. The sun is starting to fill the sky. (Güneş gökyüzünü doldurmaya başlıyor.)
4. We need to fill in these gaps before we can move forward. (İlerleyebilmek için bu boşlukları doldurmamız gerekiyor.)
5. She filled the room with her beautiful singing. (O, güzel sesiyle odanın havasını değiştirdi.)
6. The stadium was filled to capacity. (Stadyum kapasitesine kadar doluydu.)
7. I filled out the application form and sent it in. (Başvuru formunu doldurdum ve gönderdim.)
8. The meeting was cancelled, but no one bothered to fill me in. (Toplantı iptal edildi ama kimse bana bilgi vermedi.)
9. The music filled my heart with joy. (Müzik kalbimi sevinçle doldurdu.)
10. He filled his plate with food and began eating. (Tabağına yemek doldurdu ve yemeye başladı.)
11. The rain filled the streets with water. (Yağmur sokakları suyla doldurdu.)
12. She filled her diary with all her secrets. (O, günlüğünü tüm sırlarıyla doldurdu.)
13. We need to fill this position before the end of the month. (Bu pozisyonu ay sonuna kadar doldurmamız gerekiyor.)
14. The smell of freshly baked bread filled the kitchen. (Taze pişmiş ekmek kokusu mutfağı doldurdu.)
15. He filled his backpack with supplies for the camping trip. (Kamp gezisi için sırt çantasını malzemelerle doldurdu.)
16. The teacher filled the blackboard with notes for the class. (Öğretmen sınıf için notlarla tahtayı doldurdu.)
17. The balloon slowly filled with air. (Balon yavaşça havayla dolmaya başladı.)
18. He tried to fill the void in his life with material possessions. (Hayatındaki boşluğu maddi şeylerle doldurmaya çalıştı.)
19. The students filled the classroom with laughter and chatter. (Öğrenciler sınıfı kahkaha ve sohbetle doldurdular.)
20. She tried to fill her free time with hobbies and activities. (Boş zamanını hobiler ve aktivitelerle doldurmaya çalıştı.)

Fill Kelimesi Devamı

Türkçe Anlamı: doldurmak, dolmak

Örnek Cümleler:

21. The volunteers filled sandbags to protect the town from flooding. (Gönüllüler, kasabayı sel sularından korumak için kum torbalarını doldurdular.)
22. She filled the room with her infectious energy. (O, bulaşıcı enerjisiyle odanın havasını değiştirdi.)
23. The color filled her cheeks when she saw him. (Onu görünce yanaklarına renk geldi.)
24. The sound of the waves filled the air at the beach. (Plajda dalga sesi havayı doldurdu.)
25. She filled the bathtub with hot water and bubbles. (Banyoyu sıcak su ve köpüklerle doldurdu.)
26. He filled his speech with jokes to make the audience laugh. (Konuşmasını, izleyicileri güldürmek için şakalarla doldurdu.)
27. The aroma of freshly brewed coffee filled the kitchen. (Taze demlenmiş kahve kokusu mutfağı doldurdu.)
28. She filled her heart with hope for a better future. (O, daha iyi bir gelecek için umutla dolu bir kalbe sahipti.)
29. The concert hall filled with music as the orchestra started playing. (Orkestra çalmaya başladığında konser salonu müzikle dolmaya başladı.)
30. He filled the car with luggage for their trip. (Seyahatleri için arabayı bagajla doldurdu.)
31. The skyscraper filled the skyline of the city. (Gökdelen şehrin siluetini doldurdu.)
32. The smell of flowers filled the garden in spring. (Çiçeklerin kokusu bahçeyi baharın gelmesiyle doldurdu.)
33. She filled the page with her beautiful handwriting. (O, güzel el yazısıyla sayfayı doldurdu.)
34. The silence was filled with tension as they waited for the results. (Sonuçları beklerken sessizlik gerilimle doluydu.)
35. The room quickly filled with smoke from the fire. (Oda yangından gelen dumanla hızla doldu.)
36. The room filled with applause as he finished his performance. (Performansını bitirdiğinde oda alkışlarla doldu.)
37. The smell of freshly cut grass filled the air on a sunny day. (Güneşli bir günde taze kesilmiş çim kokusu havayı doldurdu.)
38. She filled the vase with fresh flowers from the garden. (Bahçeden taze çiçeklerle vazoyu doldurdu.)
39. The sun slowly filled the sky with light as it rose. (Güneş yükseldikçe yavaşça gökyüzünü ışıkla doldurdu.)
40. She filled her mind with knowledge by reading books. (Kitap okuyarak bilgiyle dolu bir zihin sahibi oldu.)