Fetter İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Fetter İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Fetter Nedir?

Fetter, bir kişiyi özgürlükten veya hareketlerinden alıkoyan şeydir. Fiziksel bir zincir veya psikolojik bir engel olabilir.

Örnek Cümleler:

  1. He felt like the job was a fetter on his creativity. (İş, yaratıcılığı üzerinde bir engel gibi hissetti.)
  2. Addiction can be a fetter that holds people back from their dreams. (Bağımlılık, insanları hayallerinden geri tutan bir engel olabilir.)
  3. His fear of failure was a fetter that kept him from taking risks. (Başarısızlık korkusu, risk almaktan onu alıkoyan bir engeldi.)
  4. The government’s regulations can sometimes act as a fetter on innovation. (Hükümetin düzenlemeleri bazen yenilik üzerinde bir engel gibi hareket edebilir.)
  5. The oppressive regime placed fetters on freedom of speech. (Baskıcı rejim, ifade özgürlüğüne engel koydu.)
  6. She felt like her lack of education was a fetter on her career. (Eğitimsiz olması, kariyerinde onu engelleyen bir şey gibi hissetti.)
  7. Social norms can be fetters that limit individual expression. (Sosyal normlar, bireysel ifadeyi sınırlandıran engeller olabilir.)
  8. His physical disability was a fetter on his ability to play sports. (Fiziksel engeli, spor yapma yeteneği üzerinde bir engeldi.)
  9. The weight of her past mistakes was a fetter on her ability to move forward. (Geçmiş hatalarının ağırlığı, ilerlemesi üzerinde bir engeldi.)
  10. The chains were a fetter on his ankles, preventing him from running away. (Zincirler, kaçmasını engelleyen ayak bileklerinde bir engeldi.)
  11. The company’s strict dress code felt like a fetter on her personal style. (Şirketin sıkı kıyafet kuralları, kişisel tarzına bir engel gibi hissetti.)
  12. The lack of funding was a fetter on the project’s progress. (Finansman eksikliği, projenin ilerlemesi üzerinde bir engeldi.)
  13. The artist felt like his fame was a fetter on his ability to create freely. (Sanatçı, ününün özgürce yaratma yeteneği üzerinde bir engel olduğunu hissetti.)
  14. The strict religious beliefs of her family were a fetter on her desire for independence. (Ailesinin sıkı dini inançları, bağımsızlık isteği üzerinde bir engeldi.)
  15. His fear of rejection was a fetter on his ability to form close relationships. (Reddedilme korkusu, yakın ilişki kurma yeteneği üzerinde bir engeldi.)
  16. The bureaucracy was a fetter on the government’s ability to act quickly in times of crisis. (Bürokrasi, kriz zamanlarında hükümetin hızlı hareket etme yeteneği üzerinde bir engeldi.)
  17. The language barrier was a

fetter on their ability to communicate effectively with the locals. (Dil bariyeri, yerlilerle etkili iletişim kurma yetenekleri üzerinde bir engeldi.)
18. The strict diet was a fetter on his enjoyment of food. (Sıkı diyet, yemekten keyif alma yeteneği üzerinde bir engeldi.)

  1. The strict curfew was a fetter on the teenagers’ social lives. (Sıkı çıkma yasağı, gençlerin sosyal hayatları üzerinde bir engeldi.)
  2. The lack of trust between the two countries was a fetter on their ability to negotiate a peace treaty. (İki ülke arasındaki güven eksikliği, barış anlaşması müzakere etme yetenekleri üzerinde bir engeldi.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.