Fetter İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı
Fetter Nedir?
Fetter, bir kişiyi özgürlükten veya hareketlerinden alıkoyan şeydir. Fiziksel bir zincir veya psikolojik bir engel olabilir.
Örnek Cümleler:
- He felt like the job was a fetter on his creativity. (İş, yaratıcılığı üzerinde bir engel gibi hissetti.)
- Addiction can be a fetter that holds people back from their dreams. (Bağımlılık, insanları hayallerinden geri tutan bir engel olabilir.)
- His fear of failure was a fetter that kept him from taking risks. (Başarısızlık korkusu, risk almaktan onu alıkoyan bir engeldi.)
- The government’s regulations can sometimes act as a fetter on innovation. (Hükümetin düzenlemeleri bazen yenilik üzerinde bir engel gibi hareket edebilir.)
- The oppressive regime placed fetters on freedom of speech. (Baskıcı rejim, ifade özgürlüğüne engel koydu.)
- She felt like her lack of education was a fetter on her career. (Eğitimsiz olması, kariyerinde onu engelleyen bir şey gibi hissetti.)
- Social norms can be fetters that limit individual expression. (Sosyal normlar, bireysel ifadeyi sınırlandıran engeller olabilir.)
- His physical disability was a fetter on his ability to play sports. (Fiziksel engeli, spor yapma yeteneği üzerinde bir engeldi.)
- The weight of her past mistakes was a fetter on her ability to move forward. (Geçmiş hatalarının ağırlığı, ilerlemesi üzerinde bir engeldi.)
- The chains were a fetter on his ankles, preventing him from running away. (Zincirler, kaçmasını engelleyen ayak bileklerinde bir engeldi.)
- The company’s strict dress code felt like a fetter on her personal style. (Şirketin sıkı kıyafet kuralları, kişisel tarzına bir engel gibi hissetti.)
- The lack of funding was a fetter on the project’s progress. (Finansman eksikliği, projenin ilerlemesi üzerinde bir engeldi.)
- The artist felt like his fame was a fetter on his ability to create freely. (Sanatçı, ününün özgürce yaratma yeteneği üzerinde bir engel olduğunu hissetti.)
- The strict religious beliefs of her family were a fetter on her desire for independence. (Ailesinin sıkı dini inançları, bağımsızlık isteği üzerinde bir engeldi.)
- His fear of rejection was a fetter on his ability to form close relationships. (Reddedilme korkusu, yakın ilişki kurma yeteneği üzerinde bir engeldi.)
- The bureaucracy was a fetter on the government’s ability to act quickly in times of crisis. (Bürokrasi, kriz zamanlarında hükümetin hızlı hareket etme yeteneği üzerinde bir engeldi.)
- The language barrier was a
fetter on their ability to communicate effectively with the locals. (Dil bariyeri, yerlilerle etkili iletişim kurma yetenekleri üzerinde bir engeldi.)
18. The strict diet was a fetter on his enjoyment of food. (Sıkı diyet, yemekten keyif alma yeteneği üzerinde bir engeldi.)
- The strict curfew was a fetter on the teenagers’ social lives. (Sıkı çıkma yasağı, gençlerin sosyal hayatları üzerinde bir engeldi.)
- The lack of trust between the two countries was a fetter on their ability to negotiate a peace treaty. (İki ülke arasındaki güven eksikliği, barış anlaşması müzakere etme yetenekleri üzerinde bir engeldi.)
Hemen Yorum Yaz