Favourable İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Favourable İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Favourable Nedir?

Favourable, Türkçe karşılığı “olumlu” olan bir İngilizce sıfattır. Bir durum, olay veya kişi hakkında olumlu düşünceleri ifade etmek için kullanılır.

Örnek cümleler:

  1. The weather forecast for our trip looks favourable. (Gezimiz için hava tahmini olumlu görünüyor.)
  2. The company’s favourable financial results pleased the investors. (Şirketin olumlu mali sonuçları yatırımcıları memnun etti.)
  3. The judge gave a favourable ruling in the case. (Yargıç davada olumlu bir karar verdi.)
  4. The candidate’s favourable poll numbers gave his campaign a boost. (Adayın olumlu anket sonuçları kampanyasına ivme kazandırdı.)
  5. The hotel’s favourable location made it easy for us to explore the city. (Otelin olumlu konumu şehri keşfetmemizi kolaylaştırdı.)
  6. The new tax laws will have a favourable impact on small businesses. (Yeni vergi yasaları küçük işletmeler üzerinde olumlu etki yapacak.)
  7. The teacher gave a favourable review of the student’s essay. (Öğretmen öğrencinin denemesi hakkında olumlu bir değerlendirme yaptı.)
  8. The company’s favourable policies for working parents attracted many employees. (Çalışan ebeveynler için şirketin olumlu politikaları birçok çalışanı cezbetti.)
  9. The negotiations between the two countries are off to a favourable start. (İki ülke arasındaki müzakereler olumlu bir başlangıç yaptı.)
  10. The restaurant received favourable reviews for its delicious food. (Restoran lezzetli yemekleri için olumlu eleştiriler aldı.)
  11. The athlete’s favourable performance in the competition earned him a medal. (Sporcu yarışmada olumlu bir performans sergileyerek madalya kazandı.)
  12. The company’s favourable reputation in the industry attracted new clients. (Şirketin endüstrideki olumlu itibarı yeni müşterileri cezbetti.)
  13. The favourable exchange rate made it cheaper for us to travel abroad. (Olumlu döviz kuru yurt dışına seyahat etmemizi daha ucuz hale getirdi.)
  14. The company’s favourable work culture helped to retain its employees. (Şirketin olumlu iş kültürü çalışanlarını tutmaya yardımcı oldu.)
  15. The favourable reviews of the book made it a bestseller. (Kitabın olumlu eleştirileri onu bir çok satan yapmıştı.)
  16. The job offer came with a favourable salary and benefits package. (İş teklifi olumlu bir maaş ve yan haklar paketi ile geldi.)
  17. The new product launch was met with favourable feedback from customers. (Yeni ürün lansmanı müşterilerden olumlu geri bildirimlerle karşılandı.)
  18. The team’s favourable performance in the playoffs earned them a spot in the championship game. (Takımın playoff

maçlarındaki olumlu performansı, onları şampiyonluk maçına taşıdı.)
19. The company’s favourable stance on environmental issues won it praise from advocacy groups. (Şirketin çevresel konulardaki olumlu tutumu, savunuculuk gruplarından övgü kazandı.)

  1. The favourable economic conditions in the country led to an increase in foreign investment. (Ülkedeki olumlu ekonomik koşullar, yabancı yatırımların artmasına neden oldu.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.