Excruciating İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Excruciating İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Excruitiating Nedir?

Excruciating, acı verici ya da dayanılmaz derecede ağrılı bir durumu ifade eder.

Örnek Cümleler:

  1. Her excruciating an of the torture felt like an eternity.

    – İşkencenin her dayanılmaz anı sonsuz gibi hissettiriyordu.

  2. The excruciating pain in his back was unbearable.

    – Sırtındaki acı verici ağrı dayanılmazdı.

  3. Her scream was excruciating to listen to.

    – Onun her çığlığı dinlemesi dayanılmazdı.

  4. The excruciating heat made it difficult to breathe.

    – Acı verici sıcaklık nefes almaya zorladı.

  5. The excruciating sound of nails on a chalkboard made her cringe.

    – Tahtada tırnakların çıkardığı dayanılmaz ses onu ürküttü.

  6. The excruciating wait for the test results was agonizing.

    – Test sonuçları için dayanılmaz bir bekleyiş işkencesi oldu.

  7. He felt an excruciating pain in his chest and collapsed.

    – Göğsünde dayanılmaz bir ağrı hissetti ve yere yığıldı.

  8. The excruciating headache made it impossible to concentrate.

    – Dayanılmaz baş ağrısı konsantre olmayı imkansız hale getirdi.

  9. She endured excruciating pain during childbirth.

    – Doğum sırasında dayanılmaz ağrılar çekti.

  10. The excruciating loneliness was too much for him to bear.

    – Dayanılmaz yalnızlık onun için çok fazlaydı.

  11. The excruciating embarrassment made him wish he could disappear.

    – Dayanılmaz utanç onun kaybolmak istemesine neden oldu.

  12. He had an excruciating toothache that kept him up all night.

    – Gece boyunca onu uyutmayan dayanılmaz diş ağrısı vardı.

  13. The excruciating disappointment was almost too much for her to handle.

    – Dayanılmaz hayal kırıklığı neredeyse onun için çok fazlaydı.

  14. The excruciating pressure to perform well was overwhelming.

    – İyi performans gösterme baskısı dayanılmaz derecede ağır geldi.

  15. She had an excruciating cramp in her leg that made her unable to walk.

    – Bacaklarındaki dayanılmaz kramp yürüyememesine neden oldu.

  16. The excruciating grief after his loss was unbearable.

    – Kaybından sonra yaşadığı dayanılmaz acı gözyaşlarına boğdu.

  17. The excruciating fear of heights made him freeze.

    – Yükseklik korkusu onu dondurdu.

  18. The excruciating crick in his neck made it difficult to turn his head.

    – Boyun kemiğindeki dayanılmaz ağrı başını çevirmeyi zorlaştırdı.

  19. The excruciating boredom of the lecture made him fall asleep.

    – Dersin dayanılmaz sıkıcılığı onu uyuttu.

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.