Enrage İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Enrage İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Enrage Nedir?

Enrage, öfkelendirmek, kızdırmak anlamına gelen bir fiildir.

Örnek Cümleler:

1. His constant criticism enrages me. (Sürekli eleştirisi beni öfkelendirir.)
2. The way she speaks to me enrages me. (Bana konuşma biçimi beni öfkelendiriyor.)
3. He was enraged when he found out he had been lied to. (Yalan söylendiğini öğrendiğinde öfkelenmişti.)
4. The slow internet speed enrages me. (Yavaş internet hızı beni kızdırıyor.)
5. She was absolutely enraged by his behavior. (Onun davranışıyla tamamen öfkelendi.)
6. His apathy towards the situation enrages me. (Duruma karşı olan ilgisizliği beni öfkelendiriyor.)
7. I could see the anger in her eyes as she became more and more enraged. (Daha da öfkelenirken gözlerindeki öfkeyi görebiliyordum.)
8. The constant noise from the construction site next door is beginning to enrage me. (Bitişiğimizdeki inşaat alanından sürekli gelen gürültü beni öfkelendiriyor.)
9. The injustice of the situation enrages me. (Durumun haksızlığı beni öfkelendiriyor.)
10. She tried to hide her rage but eventually became completely enraged. (Öfkesini gizlemeye çalıştı ama sonunda tamamen öfkelenmişti.)
11. His words were enough to enrage even the calmest person. (Sözleri en sakin kişiyi bile öfkelendirmeye yeterliydi.)
12. The fact that he didn’t even apologize enraged her further. (Hatta özür bile dilememesi onu daha da öfkelendirdi.)
13. The rude behavior of the customer service representative enrages me. (Müşteri hizmetleri temsilcisinin kaba davranışları beni öfkelendiriyor.)
14. Seeing people litter in the park always enrages me. (Parkta insanların çöp atmalarını görmek beni her zaman öfkelendirir.)
15. The unfair treatment of minorities enrages me. (Azınlıklara karşı adaletsiz davranışlar beni öfkelendiriyor.)
16. He was so enraged that he couldn’t even speak. (O kadar öfkelenmişti ki konuşamıyordu bile.)
17. The constant delays and cancellations of flights can easily enrage passengers. (Sürekli uçuşların gecikmesi veya iptal edilmesi yolcuları kolayca öfkelendirebilir.)
18. The fact that she was lying to me enrages me more than anything else. (Bana yalan söylemesi, her şeyden daha çok beni öfkelendirir.)
19. The unfairness of the situation made him enraged. (Durumun adaletsizliği onu öfkelendirdi.)
20. The reckless behavior of the driver nearly caused an accident and enraged other drivers on the road. (Sürücünün dikkatsiz davranışı neredeyse bir kaz

a sebep oldu ve diğer sürücülerin yolda öfkelenmesine neden oldu.)

Türkçe Karşılıkları:

1. Sürekli eleştirisi beni öfkelendirir.
2. Bana konuşma biçimi beni öfkelendiriyor.
3. Yalan söylendiğini öğrendiğinde öfkelenmişti.
4. Yavaş internet hızı beni kızdırıyor.
5. Onun davranışıyla tamamen öfkelendi.
6. Duruma karşı olan ilgisizliği beni öfkelendiriyor.
7. Daha da öfkelenirken gözlerindeki öfkeyi görebiliyordum.
8. Bitişiğimizdeki inşaat alanından sürekli gelen gürültü beni öfkelendiriyor.
9. Durumun haksızlığı beni öfkelendiriyor.
10. Öfkesini gizlemeye çalıştı ama sonunda tamamen öfkelenmişti.
11. Sözleri en sakin kişiyi bile öfkelendirmeye yeterliydi.
12. Hatta özür bile dilememesi onu daha da öfkelendirdi.
13. Müşteri hizmetleri temsilcisinin kaba davranışları beni öfkelendiriyor.
14. Parkta insanların çöp atmalarını görmek beni her zaman öfkelendirir.
15. Azınlıklara karşı adaletsiz davranışlar beni öfkelendiriyor.
16. O kadar öfkelenmişti ki konuşamıyordu bile.
17. Sürekli uçuşların gecikmesi veya iptal edilmesi yolcuları kolayca öfkelendirebilir.
18. Bana yalan söylemesi, her şeyden daha çok beni öfkelendirir.
19. Durumun adaletsizliği onu öfkelendirdi.
20. Sürücünün dikkatsiz davranışı neredeyse bir kazaya sebep oldu ve diğer sürücülerin yolda öfkelenmesine neden oldu.

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.