Enfeebled İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Enfeebled İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Enfeebled

Enfeebled kelimesi “zayıflamış, güçsüzleşmiş” anlamına gelir. Bu kelime sıklıkla insanların fiziksel veya zihinsel sağlıklarının bozulduğu durumları ifade etmek için kullanılır.

Örnek cümleler:

  1. After being bedridden for weeks, her body had become enfeebled. (Haftalarca yatakta kalmıştı, vücudu zayıflamıştı.)
  2. The enfeebled old man struggled to walk up the stairs. (Zayıflamış yaşlı adam merdivenleri çıkmakta zorlandı.)
  3. The enfeebled economy is struggling to recover from the recession. (Zayıflamış ekonomi, resesyondan kurtulmak için mücadele ediyor.)
  4. The disease enfeebled his immune system. (Hastalık bağışıklık sistemini zayıflattı.)
  5. Her enfeebled mental state made it difficult for her to concentrate. (Zayıflamış zihinsel durumu konsantre olmasını zorlaştırdı.)
  6. He was enfeebled by the long journey. (Uzun yolculuk onu zayıflattı.)
  7. The enfeebled company was struggling to compete with its rivals. (Zayıflamış şirket rakipleriyle rekabet etmekte zorlanıyordu.)
  8. The enfeebled animal was unable to hunt for food. (Zayıflamış hayvan yiyecek avlamak için güçsüz kaldı.)
  9. The enfeebled state of the bridge made it unsafe for cars to cross. (Köprünün zayıf durumu arabaların geçmesi için güvenli değildi.)
  10. Her enfeebled voice was barely audible. (Zayıflamış sesi neredeyse duyulmazdı.)
  11. The enfeebled patient needed constant care. (Zayıflamış hasta sürekli bakıma ihtiyaç duyuyordu.)
  12. The enfeebled athlete was unable to finish the race. (Zayıflamış sporcu yarışı bitiremedi.)
  13. The enfeebled government was struggling to maintain control. (Zayıflamış hükümet kontrolü sürdürmekte zorlanıyordu.)
  14. The enfeebled structure of the building made it vulnerable to collapse. (Bina yapısal olarak zayıf olduğu için çökme riski taşıyordu.)
  15. The enfeebled soldier was unable to continue fighting. (Zayıflamış asker savaşmaya devam edemedi.)
  16. The enfeebled team was defeated in the game. (Zayıflamış takım oyunu kaybetti.)
  17. Her enfeebled body was unable to withstand the cold. (Zayıflamış vücudu soğuğa dayanamadı.)
  18. The enfeebled state of the ship made it unsafe to sail. (Gemi zayıf durumu nedeniyle seyir için gü
  1. The enfeebled state of the economy led to widespread unemployment. (Ekonomideki zayıf durum yaygın işsizliğe neden oldu.)
  2. The enfeebled condition of the patient required immediate medical attention. (Hastanın zayıf durumu acil tıbbi müdahale gerektirdi.)

(Türkçe çeviriler kalın yazılmamıştır.)

Bu örnek cümlelerde, “enfeebled” kelimesi insanların fiziksel, zihinsel veya ekonomik durumlarının zayıflamış olduğunu ifade etmek için kullanılmıştır. Bu kelime, birçok farklı bağlama uyarlanabilir ve güçsüzlük, çaresizlik veya savunmasızlık gibi kavramları yansıtabilir.

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.