Endow İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Endow İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Endow (verb) – to provide with a quality or gift, to give an income or property to a person or institution

1. My grandparents endowed me with a love for reading. (Büyük ebeveynlerim bana okuma sevgisi kazandırdılar.)
2. The wealthy businessman endowed a scholarship for underprivileged students. (Zengin iş adamı dezavantajlı öğrenciler için bir burs bağışladı.)
3. The artist was endowed with an extraordinary talent for painting. (Sanatçı, resim yapma konusunda olağanüstü bir yetenekle donatılmıştı.)
4. The philanthropist endowed a hospital with a new wing. (Hayırsever yeni bir kanatla bir hastaneyi bağışladı.)
5. The queen endowed her son with the crown. (Kraliçe oğluna taç giydirdi.)
6. The charitable foundation was endowed with a large sum of money. (Hayırsever vakıf büyük bir miktarda para ile desteklendi.)
7. His parents endowed him with a strong work ethic. (Ebeveynleri ona güçlü bir çalışma ahlakı kazandırdılar.)
8. The billionaire endowed a museum with his private collection of art. (Milyarder sanat koleksiyonu ile bir müzeye bağışta bulundu.)
9. The athlete was endowed with natural talent for sports. (Sporculara doğal yetenekler verilir.)
10. The university was endowed with a grant for research. (Üniversite araştırma yapmak için bir hibe ile desteklendi.)
11. The generous donor endowed a library with new books. (Cömert bağışçı kütüphaneye yeni kitaplar kazandırdı.)
12. The child was endowed with a beautiful singing voice. (Çocuk güzel bir şarkı söyleme sesiyle donatılmıştı.)
13. The trust fund was endowed with a significant amount of money. (Güven fonu önemli miktarda para ile donatıldı.)
14. The CEO endowed the company with a new mission statement. (CEO, şirkete yeni bir misyon beyanı kazandırdı.)
15. The charitable organization was endowed with a building for their operations. (Hayırsever organizasyon, işletmeleri için bir bina ile desteklendi.)
16. The musician was endowed with a natural talent for playing the guitar. (Müzisyen, gitar çalmak için doğal bir yeteneğe sahipti.)
17. The endowment from the philanthropist allowed the school to offer more scholarships. (Hayırseverin bağışı, okulun daha fazla burs sunmasına izin verdi.)
18. The scientist was endowed with a brilliant mind for research. (Bilim adamı, araştırma yapmak için parlak bir zekaya sahipti.)
19. The church was endowed with a new organ for their music ministry. (Kilise müzik bölümü için yeni bir org ile donatıldı.)
20. The artist endowed the painting with deep meaning and emotion. (Sanatçı, tabloya derin anlam ve duygu kattı.)

Continue

1. Let’s continue our conversation later. (Konuşmamıza daha sonra devam edelim.)
2. The teacher asked the students to continue working on their projects. (Öğretmen öğrencilerden projelerine devam etmelerini istedi.)
3. The movie was so good that we didn’t want it to end, but it had to continue. (Film o kadar iyiydi ki bitmesini istemedik, ama devam etmesi gerekiyordu.)
4. Despite the challenges, the team decided to continue with the project. (Zorluklara rağmen, ekip projeye devam etmeye karar verdi.)
5. The rain didn’t stop, so we had to continue our hike in the wet weather. (Yağmur durmadı, bu yüzden ıslak hava koşullarında yürüyüşümüze devam etmek zorunda kaldık.)
6. She took a break from studying, but she will continue later. (Ders çalışmaya ara verdi, ama daha sonra devam edecek.)
7. The musician asked the band to continue playing even though there was a mistake. (Müzisyen, bir hata olsa bile grubun çalmaya devam etmesini istedi.)
8. The meeting was interrupted, but they will continue it tomorrow. (Toplantı kesintiye uğradı, ama yarın devam edecekler.)
9. The doctor recommended that the patient continue taking the medication. (Doktor, hastanın ilacı almaya devam etmesini önerdi.)
10. The company decided to continue with the marketing campaign despite the negative feedback. (Şirket, olumsuz geri bildirimlere rağmen pazarlama kampanyasına devam etmeye karar verdi.)
11. After a short break, the athletes continued their training. (Kısa bir mola verdikten sonra sporcular antrenmanlarına devam ettiler.)
12. The author promised to continue the story in the next book. (Yazar, hikayeyi bir sonraki kitapta devam ettireceğine söz verdi.)
13. The construction of the building will continue next month. (Bina inşaatı önümüzdeki ay devam edecek.)
14. The game was so interesting that they decided to continue playing. (Oyun o kadar ilginçti ki devam etmeye karar verdiler.)
15. The company will continue to support its employees during the pandemic. (Şirket, pandemi sırasında çalışanlarını desteklemeye devam edecek.)
16. She asked him to continue telling the story because she was curious. (Meraklı olduğu için hikayeyi anlatmaya devam etmesini istedi.)
17. The government announced that the lockdown measures will continue for another two weeks. (Hükümet, kapanma önlemlerinin başka iki hafta devam edeceğini açıkladı.)
18. The student asked the teacher to continue explaining the lesson because she didn’t understand. (Öğrenci, öğretmenin dersi açıklamasına devam etmesini istedi çünkü anlamamıştı.)
19. The company will continue to invest in new technologies. (Şirket, yeni teknoloj