Eccentric İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı
Eccentric kelimesinin anlamı:
Eccentric, sıradan olmayan, tuhaf veya garip davranışları olan kişileri veya şeyleri tanımlayan bir sıfattır.
Örnek cümleler:
- My neighbor is quite eccentric; he wears a top hat and carries a cane everywhere he goes. (Komşum oldukça tuhaf, her gittiği yere silindir şapka takıyor ve baston taşıyor.)
- The eccentric billionaire has a collection of vintage cars from the 1920s. (Tuhaf milyarder 1920’lerden kalma bir araba koleksiyonu var.)
- Her eccentric personality made it difficult for her to make friends. (Onun tuhaf kişiliği arkadaş edinmesini zorlaştırdı.)
- The artist’s eccentric style of painting was not appreciated by everyone. (Sanatçının tuhaf boyama tarzı herkes tarafından takdir edilmedi.)
- He was known for his eccentric sense of humor, which often left people scratching their heads. (O, sıklıkla insanların kafasını karıştıran tuhaf mizah anlayışıyla tanınırdı.)
- The eccentric design of the building made it stand out from the rest of the city skyline. (Binanın tuhaf tasarımı, şehir manzarasından diğer binalardan sıyrılmasını sağladı.)
- She had an eccentric taste in music and enjoyed listening to obscure indie bands. (Müzikte tuhaf bir zevki vardı ve obskür indie gruplarını dinlemekten keyif aldı.)
- The eccentric professor was always coming up with strange experiments that often left his students confused. (Tuhaf profesör, sıklıkla öğrencilerini kafası karışmış bırakan garip deneyler ortaya çıkarıyordu.)
- The novel’s eccentric characters added to its charm and made it a popular read. (Romanın tuhaf karakterleri, çekiciliğine katkıda bulundu ve popüler bir okuma haline getirdi.)
- His eccentric behavior at the party made him the center of attention. (Partideki tuhaf davranışları, dikkatin odağı haline getirdi.)
- The eccentric old man had a habit of talking to himself. (Tuhaf yaşlı adamın kendisiyle konuşma alışkanlığı vardı.)
- The hotel’s eccentric decor featured antique furniture and quirky artwork. (Otelin tuhaf dekorasyonu, antika mobilyalar ve tuhaf sanat eserleri ile doluydu.)
- The eccentric scientist was always working on bizarre inventions that never seemed to work. (Tuhaf bilim adamı, her zaman işe yaramayan garip icatlar üzerinde çalışıyordu.)
- Her eccentric wardrobe included bright colors and bold patterns. (Onun tuhaf gardırobunda parlak renkler ve cesur desenler vardı.)
- The eccentric dance moves of the performer amazed the audience. (Sanatçının tuhaf dans hareketleri, izleyicileri şaşırttı.)
- The restaurant’s eccentric menu featured
unusual ingredients and flavor combinations. (Restoranın tuhaf menüsü, sıradışı malzemeler ve tat kombinasyonları içeriyordu.)
17. The eccentric architect designed a house that looked like a giant mushroom. (Tuhaf mimar, mantar gibi görünen bir ev tasarladı.)
- His eccentricity was often misunderstood as arrogance. (Tuhaf davranışları sıklıkla kibir olarak yanlış anlaşılırdı.)
- The eccentricity of the movie director was evident in the unconventional camera angles and editing techniques. (Film yönetmeninin tuhaf tarzı, geleneksel olmayan kamera açıları ve düzenleme tekniklerinde belli oluyordu.)
- The eccentric woman was known to have a vast collection of antique teapots. (Tuhaf kadının antika çaydanlık koleksiyonu olduğu biliniyordu.)
Hemen Yorum Yaz