Eccentric İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Eccentric İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Eccentric kelimesinin anlamı:

Eccentric, sıradan olmayan, tuhaf veya garip davranışları olan kişileri veya şeyleri tanımlayan bir sıfattır.

Örnek cümleler:

  1. My neighbor is quite eccentric; he wears a top hat and carries a cane everywhere he goes. (Komşum oldukça tuhaf, her gittiği yere silindir şapka takıyor ve baston taşıyor.)
  2. The eccentric billionaire has a collection of vintage cars from the 1920s. (Tuhaf milyarder 1920’lerden kalma bir araba koleksiyonu var.)
  3. Her eccentric personality made it difficult for her to make friends. (Onun tuhaf kişiliği arkadaş edinmesini zorlaştırdı.)
  4. The artist’s eccentric style of painting was not appreciated by everyone. (Sanatçının tuhaf boyama tarzı herkes tarafından takdir edilmedi.)
  5. He was known for his eccentric sense of humor, which often left people scratching their heads. (O, sıklıkla insanların kafasını karıştıran tuhaf mizah anlayışıyla tanınırdı.)
  6. The eccentric design of the building made it stand out from the rest of the city skyline. (Binanın tuhaf tasarımı, şehir manzarasından diğer binalardan sıyrılmasını sağladı.)
  7. She had an eccentric taste in music and enjoyed listening to obscure indie bands. (Müzikte tuhaf bir zevki vardı ve obskür indie gruplarını dinlemekten keyif aldı.)
  8. The eccentric professor was always coming up with strange experiments that often left his students confused. (Tuhaf profesör, sıklıkla öğrencilerini kafası karışmış bırakan garip deneyler ortaya çıkarıyordu.)
  9. The novel’s eccentric characters added to its charm and made it a popular read. (Romanın tuhaf karakterleri, çekiciliğine katkıda bulundu ve popüler bir okuma haline getirdi.)
  10. His eccentric behavior at the party made him the center of attention. (Partideki tuhaf davranışları, dikkatin odağı haline getirdi.)
  11. The eccentric old man had a habit of talking to himself. (Tuhaf yaşlı adamın kendisiyle konuşma alışkanlığı vardı.)
  12. The hotel’s eccentric decor featured antique furniture and quirky artwork. (Otelin tuhaf dekorasyonu, antika mobilyalar ve tuhaf sanat eserleri ile doluydu.)
  13. The eccentric scientist was always working on bizarre inventions that never seemed to work. (Tuhaf bilim adamı, her zaman işe yaramayan garip icatlar üzerinde çalışıyordu.)
  14. Her eccentric wardrobe included bright colors and bold patterns. (Onun tuhaf gardırobunda parlak renkler ve cesur desenler vardı.)
  15. The eccentric dance moves of the performer amazed the audience. (Sanatçının tuhaf dans hareketleri, izleyicileri şaşırttı.)
  16. The restaurant’s eccentric menu featured

unusual ingredients and flavor combinations. (Restoranın tuhaf menüsü, sıradışı malzemeler ve tat kombinasyonları içeriyordu.)
17. The eccentric architect designed a house that looked like a giant mushroom. (Tuhaf mimar, mantar gibi görünen bir ev tasarladı.)

  1. His eccentricity was often misunderstood as arrogance. (Tuhaf davranışları sıklıkla kibir olarak yanlış anlaşılırdı.)
  2. The eccentricity of the movie director was evident in the unconventional camera angles and editing techniques. (Film yönetmeninin tuhaf tarzı, geleneksel olmayan kamera açıları ve düzenleme tekniklerinde belli oluyordu.)
  3. The eccentric woman was known to have a vast collection of antique teapots. (Tuhaf kadının antika çaydanlık koleksiyonu olduğu biliniyordu.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.