Dully İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Dully İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Dully

Türkçe anlamı: hissiz, cansız, sıkıcı

1. My friend’s party was dully; there was no music or dancing. (Arkadaşımın partisi sıkıcıydı; müzik veya dans yoktu.)
2. The lecture was delivered in a dully monotonous tone. (Ders, sıkıcı monoton bir tonla verildi.)
3. The weather was dully, and it ruined our plans to go hiking. (Hava sıkıcıydı ve yürüyüşe gitme planlarımızı mahvetti.)
4. His face looked dully, and I could tell he was not interested in the conversation. (Yüzü cansız görünüyordu ve konuya ilgisiz olduğunu anlayabiliyordum.)
5. The painting was dully colored, and it lacked the vibrancy of the artist’s other works. (Resim cansız renklerle boyanmıştı ve sanatçının diğer eserlerinin canlılığına sahip değildi.)
6. The movie was dully, and I found myself dozing off halfway through. (Film sıkıcıydı ve yarısında uyukladım.)
7. The food was dully seasoned and lacked any flavor. (Yemekler sıkıcı baharatlandırılmıştı ve hiçbir lezzeti yoktu.)
8. The novel’s plot was dully predictable, and I guessed the ending halfway through. (Romanın hikayesi sıkıcı bir şekilde tahmin edilebilirdi ve yarısında sonunu tahmin ettim.)
9. The game was dully played with no excitement or energy from either team. (Oyun, her iki takımdan da heyecan veya enerji olmadan sıkıcı bir şekilde oynandı.)
10. The presentation was dully presented, and I found it difficult to stay focused. (Sunum sıkıcı bir şekilde yapıldı ve odaklanmakta zorlandım.)
11. The museum exhibit was dully displayed, and it failed to capture my interest. (Müze sergisi sıkıcı bir şekilde sergilendi ve ilgimi çekmeyi başaramadı.)
12. The conversation was dully, and I found myself struggling to stay engaged. (Konuşma sıkıcıydı ve kendimi ilgili kalmaya çalışırken buldum.)
13. The party guests were dully dressed, and there was no sense of excitement or festivity. (Parti misafirleri sıkıcı bir şekilde giyinmişti ve hiçbir heyecan veya bayram havası yoktu.)
14. The music was dully played, and I found myself bored with the same old songs. (Müzik sıkıcı bir şekilde çalındı ve aynı eski şarkılardan sıkıldım.)
15. The city skyline looked dully under the overcast sky. (Kent manzarası kapalı gökyüzü altında sıkıcı görünüyordu.)
16. The play was dully performed, and the actors lacked the enthusiasm needed to capture the audience’s attention. (Oyun sıkıcı bir şekilde sahnelendi ve oyuncular, izleyicilerin dikkatini çekmek için gereken hevesi göstermediler.)
17. The classroom was

dully silent, and the students seemed uninterested in the lesson. (Sınıf sıkıcı bir şekilde sessizdi ve öğrenciler dersle ilgilenmiyor gibi görünüyorlardı.)
18. The garden was dully colored with no vibrant flowers or plants. (Bahçe, canlı çiçekler veya bitkiler olmadan sıkıcı renklerle doluydu.)

19. The book was dully written, and the storyline lacked depth. (Kitap sıkıcı bir şekilde yazılmıştı ve hikayesi derinlikten yoksundu.)
20. The performance was dully received by the audience, and there was no applause at the end. (Performans izleyiciler tarafından sıkıcı bir şekilde karşılandı ve sonunda alkışlanmadı.)

(Hepsinin Türkçe karşılıkları da eklenmiştir.)