Drool İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Drool İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Drool

Drool, ağızdan akan tükürük ya da salya anlamına gelir.

  1. I always wake up with drool on my pillow. (Her zaman yastığımın üzerinde tükürük lekesiyle uyanırım.)
  2. The baby was drooling all over his bib. (Bebek önlüğünün üzerine tükürük akıtıyordu.)
  3. The thought of food made him drool. (Yiyecek düşüncesi onun tükürük akıtmasına neden oldu.)
  4. The dog was drooling at the sight of the steak. (Köpek, biftek görünce tükürük akıtıyordu.)
  5. I could feel the drool on my face when the dentist was working on my teeth. (Diş hekimim dişlerimle uğraşırken yüzümde tükürük hissedebiliyordum.)
  6. The smell of bacon made her drool. (Dana jambonun kokusu onun ağzında tükürük akıtmaya neden oldu.)
  7. The boxer was drooling before the fight. (Bokser, müsabaka öncesinde tükürük akıtıyordu.)
  8. The baby’s drool soaked through his shirt. (Bebek tükürüğü gömleğine kadar sızmıştı.)
  9. She wiped the drool from her dog’s mouth. (Köpeğinin ağzındaki tükürüğü sildi.)
  10. He couldn’t help but drool over the expensive sports car. (Pahalı spor arabaya tükürük akıtmaktan kendini alamadı.)
  11. The cat was drooling as it watched the bird outside the window. (Kedi, pencere önündeki kuşu izlerken tükürük akıtıyordu.)
  12. The smell of fresh bread made my mouth drool. (Taze ekmek kokusu benim ağzımda tükürük akmasına neden oldu.)
  13. The little girl’s face was covered in drool after eating ice cream. (Küçük kızın yüzü dondurma yedikten sonra tükürük ile kaplıydı.)
  14. The bulldog’s drool was dripping from his jowls. (Bulldog’un tükürüğü yanaklarından damlıyordu.)
  15. He wiped the drool from the corner of his mouth with the back of his hand. (Kendi elinin arkasıyla ağzının kenarındaki tükürüğü sildi.)
  16. The thought of going on vacation made her drool with anticipation. (Tatil yapma düşüncesiyle heyecanla tükürük akıtmaya başladı.)
  17. The little boy’s drool made a puddle on the floor. (Küçük çocuğun tükürüğü yerde bir su birikintisi oluşturdu.)
  18. The boxer’s drool splattered on the mat during the fight. (Bokserin tükürüğü müsabaka sırasında mindere sıçradı.)
  19. The baby’s drool was sticky and

clung to everything it touched. (Bebek tükürüğü yapışkan ve dokunduğu her şeye yapışıyordu.)
20. The thought of kissing him made her drool a little. (Onu öpmek düşüncesi onun biraz tükürük akıtmasına neden oldu.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.