Drivel İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Drivel İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Drivel

Drivel, anlamsız ve gereksiz sözler anlamına gelir. Bir kişi veya konuşma, genellikle sinir bozucu ve gereksiz olarak kabul edilen anlamsız konuşmalar yapabilir.

Örnek cümleler:

  1. Stop the drivel, we don’t have time for your nonsense. (Sözleri kesin, saçmalıklarına vakit yok.)

  2. I can’t stand his drivel about politics anymore. (Artık siyaset hakkındaki anlamsız konuşmalarını daha fazla tahammül edemiyorum.)

  3. Her speech was filled with drivel and clichés. (Konuşması, anlamsız sözler ve klişelerle doluydu.)

  4. I wish he would stop his drivel and get to the point. (Keşke anlamsız konuşmalarını kesip konuya gelse.)

  5. I can’t believe I wasted my time listening to that drivel. (O saçmalığı dinlemek için zamanımı harcadığıma inanamıyorum.)

  6. His drivel was so boring that I fell asleep during his speech. (Sözleri o kadar sıkıcıydı ki konuşması sırasında uyuya kaldım.)

  7. I don’t want to hear your drivel, just give me the facts. (Saçmalıklarını duymak istemiyorum, sadece gerçekleri bana ver.)

  8. She talks so much drivel, it’s hard to take her seriously. (O kadar saçma konuşuyor ki, onu ciddiye almak zor.)

  9. His drivel was so bad that it ruined the entire conversation. (Söyledikleri o kadar kötüydü ki, tüm konuşmayı mahvetti.)

  10. Please spare us your drivel and get straight to the point. (Lütfen bize saçmalıklarınızı yedekleyin ve doğrudan konuya geçin.)

  11. His drivel was so annoying that I had to leave the room. (Söyledikleri o kadar sinir bozucuydu ki, odadan ayrılmak zorunda kaldım.)

  12. I don’t know why he insists on talking such drivel. (Neden böyle saçma şeyler söylemekte ısrar ediyor, bilmiyorum.)

  13. The speaker’s drivel made me lose interest in the topic. (Konuşmacının saçmalığı, konuya ilgimi kaybettirdi.)

  14. I can’t believe people actually pay to hear his drivel. (İnsanların gerçekten saçmalıklarını dinlemek için ödeme yapmasına inanamıyorum.)

  15. His drivel was so incoherent that nobody could understand him. (Söyledikleri o kadar tutarsızdı ki, kimse onu anlayamadı.)

  16. I wish he would stop his drivel and start talking about something important. (Keşke saçmalıklarını kesip önemli bir şey hakkında konuşmaya başlasa.)

  17. I don’t have time for your drivel, please get to the point. (Saçmalıklarına vakit yok, lütfen konuya

odaklan.)

  1. The conversation was filled with drivel and small talk. (Konuşma, saçma sapan ve boş konuşmalarla doluydu.)

  2. His drivel was so pointless that I didn’t even bother listening. (Söyledikleri o kadar amaçsızdı ki, dinlemeye bile değmezdi.)

  3. Please spare us your drivel and let’s focus on finding a solution. (Lütfen saçmalıklarınızı yedekleyin ve bir çözüm bulmaya odaklanalım.)

(Türkçe karşılıklar kalın ve kırmızı renkte yazılmıştır.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.