Douse İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Douse İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Douse İle İlgili Cümleler

Douse, Türkçe’de “söndürmek, su serpmek” gibi anlamlara gelir. İşte douse kelimesinin kullanıldığı 20 örnek cümle:

1. Douse the fire with water. (Yangını su ile söndür.)
2. They had to douse the lights during the air raid. (Hava saldırısı sırasında ışıkları söndürmek zorunda kaldılar.)
3. She quickly doused her cigarette when she saw him coming. (Onu geldiğini görünce hızla sigarasını söndürdü.)
4. The fire department was able to douse the flames before they spread. (İtfaiye yangını yayılmadan söndürebildi.)
5. He doused himself in cold water to cool down. (Serinlemek için kendisini soğuk suyla sıvadı.)
6. They decided to douse the bonfire early because it was getting late. (Geç olmaya başladığı için şimdiden şenlik ateşini söndürmeye karar verdiler.)
7. The cook had to douse the flaming pan with a fire extinguisher. (Alevlenen tavayı yangın söndürücü ile söndürmek zorunda kaldı.)
8. He accidentally doused himself with gasoline while filling up the car. (Arabayı doldururken yanlışlıkla kendisini benzinle sıvadı.)
9. The rain was able to douse the forest fire. (Yağmur orman yangınını söndürebildi.)
10. She quickly doused the candle when she heard someone at the door. (Kapıda biri olduğunu duyunca hızla mumu söndürdü.)
11. The firefighters were able to douse the building fire within minutes. (İtfaiyeciler bina yangınını birkaç dakika içinde söndürebildi.)
12. The coach told the team to douse their opponents’ enthusiasm by scoring early. (Antrenör takımına erken gol atarak rakiplerinin hevesini kırmalarını söyledi.)
13. They had to douse the hot coals with water before they could be disposed of. (Atılmadan önce sıcak kömürlerin su ile

söndürülmesi gerekiyordu.)
14. He tried to douse his fears by taking deep breaths. (Derin nefes alarak korkularını söndürmeye çalıştı.)

15. The crew had to douse the engine fire before the plane could take off. (Uçak kalkmadan önce mürettebat motor yangınını söndürmek zorunda kaldı.)
16. The storm was strong enough to douse the bonfire. (Fırtına şenlik ateşini söndürebilecek kadar güçlüydü.)
17. She doused the flames of her anger before she said something she would regret. (Pişman olacağı bir şey söylemeden önce öfkesini söndürdü.)
18. The firefighter doused the smoldering embers with water to prevent another fire. (Başka bir yangını önlemek için itfaiyeci harlıyor kömürleri su ile söndürdü.)
19. He had to douse the grill flames to prevent the food from burning. (Yiyeceklerin yanmasını önlemek için ızgara alevlerini söndürmek zorunda kaldı.)
20. The teacher doused the class’s excitement by announcing a pop quiz. (Sürpriz bir sınavın olduğunu duyurarak sınıfın heyecanını kırdı.)