Domineer İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Domineer İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Domineer İle İlgili İngilizce Cümle Örnekleri ve Türkçe Anlamları

Domineer kelimesi, bir kişinin başkaları üzerinde aşırı güç kullanması anlamına gelir. Bu kelime birçok farklı durumda kullanılabilir. İşte bazı örnek cümleler:

1. My boss is always trying to domineer over me.


(Benim patronum her zaman beni ezerek baskı kurmaya çalışır.)

2. She doesn’t like it when her husband tries to domineer over her.


(Erkek arkadaşı ona egemen olmaya çalıştığında ona hoşlanmaz.)

3. The dictator liked to domineer over his people.


(Diktatör, halkı üzerinde egemen olmaktan hoşlanırdı.)

4. Don’t let your parents domineer over your life.


(Ebeveynlerinizin hayatınız üzerinde egemen olmasına izin vermeyin.)

5. He tries to domineer the conversation, but nobody wants to listen to him.


(Konuşmayı ele geçirmeye çalışır ama kimse onu dinlemek istemez.)

6. She didn’t want her husband to domineer the decision-making process.


(Karar verme sürecinde kocasının egemen olmasını istemedi.)

7. The coach was accused of trying to domineer his players.


(Koç, oyuncularını kontrol etmeye çalıştığı suçlamasıyla karşı karşıya kaldı.)

8. The manager was fired for domineering behavior towards his employees.


(Yönetici, çalışanlarına karşı egemen davranışları nedeniyle kovuldu.)

9. She doesn’t want to be in a relationship where her partner tries to domineer over her.


(Eşi tarafından ezilmeye çalışıldığı bir ilişki istemiyor.)

10. The company’s CEO is known for his domineering leadership style.


(Şirketin CEO’su, egemen liderlik tarzıyla tanınıyor.)

11. The politician was criticized for his domineering approach to negotiations.


(Siyasetçi, müzakerelere egemen yaklaşımı nedeniyle eleştirildi.)

12. She had to leave the relationship because her partner was trying to domineer over her every move.


(Eşi her hareketinde onun üzerinde egemen olmaya çalıştığı için ilişkiden ayrılmak zorunda kaldı.)

13. He tends to domineer in group discussions, making it difficult for others to share their opinions.


(Grup tartışmalarında baskın olmaya meyilli olduğundan, diğerlerinin görüşlerini paylaşmaları zorlaşıyor.)

14. The teacher was accused of domineering the classroom and not allowing the students to speak.


(Öğretmen, sınıf

i domineer ediyor ve öğrencilere konuşma izni vermiyordu.)

15. The company’s board of directors accused the CEO of trying to domineer their decisions.


(Şirketin yönetim kurulu, CEO’nun kararlarına egemen olmaya çalıştığı suçlamasında bulundu.)

16. She refused to let her ex-boyfriend domineer her life after they broke up.


(Ayrıldıktan sonra eski erkek arkadaşının hayatını kontrol etmesine izin vermedi.)

17. The coach had to learn to be less domineering and listen to his players’ feedback.


(Koç, oyuncularının geri bildirimlerini dinlemek için daha az egemen olmayı öğrenmek zorunda kaldı.)

18. The manager’s domineering behavior created a toxic work environment for his employees.


(Yöneticinin egemen davranışları, çalışanları için toksik bir çalışma ortamı yarattı.)

19. She didn’t want her parents to domineer her career choices and decided to follow her own path.


(Ebeveynlerinin kariyer seçimleri üzerinde egemen olmasını istemedi ve kendi yolunu izlemeye karar verdi.)

20. The team leader had to learn to be more collaborative and less domineering in order to achieve better results.


(Takım lideri, daha iyi sonuçlar elde etmek için daha işbirlikçi ve daha az egemen olmayı öğrenmek zorunda kaldı.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.