Divisive İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Divisive İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Divisive (bölücü) Nedir?

Divisive kelimesi, insanları ya da grupları bölücü, ayrıştırıcı ve düşmanca davranışlara yönlendiren anlamına gelir.

Örnek Cümleler:

  1. Divisive remarks only create more tension between communities. (Bölücü sözler, topluluklar arasında daha fazla gerilime neden olur.)
  2. Political leaders must avoid making divisive statements that can incite violence. (Siyasi liderler, şiddeti kışkırtabilecek bölücü açıklamalardan kaçınmalıdır.)
  3. The divisive issue of immigration has polarized the country. (Göçmenlik konusu bölücü bir mesele haline geldi ve ülkeyi kutuplaştırdı.)
  4. Her divisive action by the government is pushing the nation towards chaos. (Hükümetin her bölücü hareketi, ülkeyi kaosa sürüklüyor.)
  5. The politician’s divisive rhetoric only serves to inflame tensions between different groups. (Politikacının bölücü söylemleri, farklı gruplar arasındaki gerilimi körüklüyor.)
  6. The divisive issue of gun control has sparked heated debates across the nation. (Silah kontrolü konusu, ülke çapında hararetli tartışmalara neden olan bir bölücü konudur.)
  7. The divisive comments made by the coach caused a rift within the team. (Koçun yaptığı bölücü yorumlar, takım arasında bir ayrılık yarattı.)
  8. The country is deeply divided over the divisive issue of abortion. (Ülke, kürtaj konusunda bölücü bir konuda derin bir şekilde ayrılmış durumda.)
  9. His divisive behavior caused him to lose many friends. (Onun bölücü davranışları, birçok arkadaşını kaybetmesine neden oldu.)
  10. The teacher’s divisive comments about race led to a complaint from parents. (Öğretmenin ırk h

    akkındaki bölücü yorumları, velilerden bir şikayet almasına neden oldu.)

  11. The politician’s divisive policies are exacerbating economic inequality. (Politikacının bölücü politikaları, ekonomik eşitsizliği kötüleştiriyor.)
  12. The divisive nature of social media has led to the spread of misinformation and hate speech. (Sosyal medyanın bölücü yapısı, yanlış bilginin ve nefret söylemlerinin yayılmasına neden oldu.)
  13. Religious leaders should promote unity and avoid divisive rhetoric. (Dini liderler birliği teşvik etmeli ve bölücü söylemlerden kaçınmalıdır.)
  14. The CEO’s divisive management style has caused dissatisfaction among employees. (CEO’nun bölücü yönetim tarzı, çalışanlar arasında memnuniyetsizliğe neden oldu.)
  15. Discriminatory laws are inherently divisive and lead to social injustice. (Ayrımcı yasalar doğası gereği bölücü ve toplumsal adaletsizliğe yol açar.)
  16. The athlete’s divisive comments about his teammates caused tension within the locker room. (Sporcu, takım arkadaşları hakkında yaptığı bölücü yorumlar, soyunma odasında gerilime neden oldu.)
  17. The country is deeply divided along political and ideological lines, making it a divisive environment. (Ülke, politik ve ideolojik çizgiler boyunca derin bir şekilde bölünmüş durumda, bu da bölücü bir ortam yaratıyor.)
  18. The divisive issue of climate change has led to debates about the best course of action. (İklim değişikliği konusu bölücü bir mesele haline geldi ve en iyi eylem planı hakkında tartışmalar başladı.)
  19. The media’s divisive coverage of political events has contributed to the country’s polarization. (Medyanın siyasi olaylara ilişkin bölücü yayınları, ülkenin kutuplaşmasına katkıda bulundu.)