Distress İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Distress İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Distress Nedir?

Distress, stres, acı, üzüntü, sıkıntı ve endişe gibi olumsuz duygulara neden olan bir durumu ifade eder. Zihinsel veya fiziksel olarak rahatsız edici bir durumda olmak olarak da tanımlanabilir.

Örnek Cümleler:

  1. Sarah was in distress after losing her job. (İngilizce: Sarah işini kaybettikten sonra sıkıntı içindeydi.)
  2. The distressed cat was meowing loudly in the alley. (İngilizce: Sıkıntılı olan kedi ara sokakta yüksek sesle miyavlıyordu.)
  3. The sight of the distressed child brought tears to my eyes. (İngilizce: Sıkıntılı olan çocuğun görüntüsü gözlerimden yaş getirdi.)
  4. He was in great distress when he found out his wife had cancer. (İngilizce: Karısının kanser olduğunu öğrendiğinde büyük sıkıntı içindeydi.)
  5. The distress caused by the pandemic has affected many people’s mental health. (İngilizce: Pandeminin neden olduğu sıkıntı, birçok insanın zihinsel sağlığını etkiledi.)
  6. The sound of distress coming from the next room made me rush to help. (İngilizce: Yan odadan gelen sıkıntılı ses, yardım etmek için koşmama neden oldu.)
  7. The company was in financial distress and had to lay off many employees. (İngilizce: Şirket finansal sıkıntı içindeydi ve birçok çalışanını işten çıkarmak zorunda kaldı.)
  8. The distress caused by the hurricane left many people homeless. (İngilizce: Kasırga tarafından neden olan sıkıntı, birçok insanı evsiz bıraktı.)
  9. The doctor prescribed medication to ease her distress. (İngilizce: Doktor onun sıkıntısını hafifletmek için ilaç reçete etti.)
  10. The distress in her voice made me realize how serious the situation was. (İngilizce: Sesindeki sıkıntı, durumun ne kadar ciddi olduğunu anlamama neden oldu.)
  11. The distressed look on his face told me something was wrong. (İngilizce: Yüzündeki sıkıntılı ifade, bir şeylerin yanlış olduğunu söyledi.)
  1. The distress signal was picked up by the rescue team. (İngilizce: Kurtarma ekibi tarafından sıkıntı sinyali alındı.)
  2. The distress of losing his best friend was too much to bear. (İngilizce: En iyi arkadaşını kaybetmenin sıkıntısı dayanılmayacak kadar büyüktü.)
  3. The distressing news of the earthquake left the entire nation in shock. (İngilizce: Depremin neden olduğu üzücü haber, tüm ülkeyi şok etti.)
  4. She was in distress when she realized she had lost her wedding ring. (İngilizce: Evlilik yüzüğünü kaybettiğini fark ettiğinde sıkıntı içindeydi.)
  5. The distress in his voice made me realize he was in trouble. (İngilizce: Sesindeki sıkıntı, sorun yaşadığını anlamama neden oldu.)
  6. The distressing images on the news made me feel anxious. (İngilizce: Haberlerdeki üzücü görüntüler beni endişelendirdi.)
  7. The company’s distress was evident in their declining profits. (İngilizce: Şirketin sıkıntısı, düşen karlılıklarında belirgindi.)
  8. She was in distress when her flight got cancelled due to bad weather. (İngilizce: Kötü hava koşulları nedeniyle uçuşu iptal edildiğinde sıkıntı içindeydi.)
  9. The distress caused by his divorce affected him for years. (İngilizce: Boşanmasının neden olduğu sıkıntı, yıllar boyunca onu etkiledi.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.