Dissuade İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Dissuade İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Dissuade Nedir?

Dissuade, bir kişinin veya bir şeyin yapılmasını engellemek veya vazgeçirmek için kullanılan bir fiildir.

Örnek Cümleler:

1. I tried to dissuade him from smoking, but he didn’t listen to me. (Onu sigara içmekten vazgeçirmeye çalıştım ama bana kulak asmadı.)
2. Her parents tried to dissuade her from dropping out of school. (Onun okulu bırakmasını engellemeye çalıştılar.)
3. I hope I can dissuade my brother from marrying that girl. (Umuyorum ki o kızla evlenmesini engelleyebilirim.)
4. He was dissuaded from taking the job by his friends. (Arkadaşları tarafından işi almaktan vazgeçirildi.)
5. The doctor dissuaded him from eating too much junk food. (Doktor, çok fazla abur cubur yememesi konusunda onu vazgeçirmeye çalıştı.)
6. She tried to dissuade her son from joining the army. (Oğlunu orduya katılmaktan vazgeçirmeye çalıştı.)
7. I want to dissuade you from making that investment. (O yatırımı yapmaktan vazgeçirmek istiyorum.)
8. The teacher dissuaded the students from cheating on the exam. (Öğretmen, öğrencileri sınavda kopya çekmekten vazgeçirmeye çalıştı.)
9. I tried to dissuade him from buying that expensive car. (O pahalı arabayı almaktan vazgeçirmeye çalıştım.)
10. She was dissuaded from climbing the mountain due to bad weather. (Kötü hava koşulları nedeniyle dağa tırmanmaktan vazgeçirildi.)
11. The doctor dissuaded him from drinking alcohol due to his liver problems. (Karaciğer sorunları nedeniyle doktor onu alkol içmekten vazgeçirmeye çalıştı.)
12. I hope I can dissuade you from making that mistake. (Umarım seni o hatadan vazgeçirebilirim.)
13. The police tried to dissuade the protesters from blocking the road. (Polis, protestocuları yolu kapamaktan vazgeçirmeye çalıştı.)
14. Her parents dissuaded her from marrying that man. (Onun o adamla evlenmesini engellediler.)
15. I tried to dissuade

him from dropping out of college, but he didn’t listen. (Üniversiteyi bırakmaktan vazgeçirmeye çalıştım ama beni dinlemedi.)
16. The coach dissuaded the player from fouling the opponent. (Antrenör, oyuncuyu rakibe faul yapmaktan vazgeçirmeye çalıştı.)

17. I hope I can dissuade you from taking that dangerous shortcut. (Umarım seni o tehlikeli kısa yoldan vazgeçirebilirim.)
18. The teacher dissuaded the students from bullying their classmates. (Öğretmen, öğrencileri sınıf arkadaşlarına zorbalık yapmaktan vazgeçirmeye çalıştı.)
19. Her friend dissuaded her from getting a tattoo. (Arkadaşı, dövme yaptırmaktan vazgeçirmeye çalıştı.)
20. The scientist tried to dissuade the government from using nuclear weapons. (Bilim adamı, hükümeti nükleer silah kullanmaktan vazgeçirmeye çalıştı.)

(Türkçe çevirileri parantez içinde verilmiştir.)