Dispassionately İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Dispassionately İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Dispassionately Nedir?

Dispassionately kelimesi duygusuz, tarafsız, objektif anlamlarına gelir.

Örnek Cümleler:

  1. Dispassionately speaking, he is not suitable for this job. (Duygusuzca konuşursak, o bu iş için uygun değil.)
  2. I need to look at this situation dispassionately. (Bu duruma tarafsızca bakmam gerekiyor.)
  3. It is important to evaluate evidence dispassionately. (Kanıtları tarafsız bir şekilde değerlendirmek önemlidir.)
  4. The jury was instructed to consider the evidence dispassionately. (Jüriye kanıtları tarafsız bir şekilde değerlendirmeleri söylendi.)
  5. It is difficult to remain dispassionate when discussing such emotional issues. (Duygusal konular hakkında konuşurken tarafsız kalmak zordur.)
  6. A good journalist should report the news dispassionately. (İyi bir gazeteci haberleri tarafsız bir şekilde rapor etmelidir.)
  7. It is important to approach the issue dispassionately in order to find a solution. (Çözüm bulmak için konuya tarafsız bir şekilde yaklaşmak önemlidir.)
  8. The judge evaluated the evidence dispassionately before making a decision. (Hakim karar vermeden önce kanıtları tarafsız bir şekilde değerlendirdi.)
  9. We need to look at the situation dispassionately in order to find a fair solution. (Adil bir çözüm bulmak için duruma tarafsız bir şekilde bakmamız gerekiyor.)
  10. It is difficult to remain dispassionate when discussing politics. (Siyaset hakkında konuşurken tarafsız kalmak zordur.)
  11. The journalist reported the story dispassionately, without adding any personal opinions. (Gazeteci hikayeyi kişisel görüşler eklemeden tarafsız bir şekilde rapor etti.)
  12. The therapist listened dispassionately to the patient’s story before offering advice. (Terapist, hastanın hikayesini dinleyerek öneri sunmadan önce tarafsız kaldı.)
  13. It is important to approach the situation dispassionately in order to make an informed decision. (Bilinçli bir karar vermek için duruma tarafsız bir şekilde yaklaşmak önemlidir.)
  14. The investigator evaluated the evidence dispassionately in order to determine the truth. (Araştırmacı, gerçe

ği belirlemek için kanıtları tarafsız bir şekilde değerlendirdi.)
15. The manager made a decision dispassionately, without letting personal feelings influence his judgement. (Yönetici kişisel hislerini kararını etkilemeden tarafsız bir şekilde karar verdi.)

  1. The mediator approached the conflict dispassionately, in order to find a fair solution for both parties. (Aracı tarafların ikisi için adil bir çözüm bulmak için konfliğe tarafsız bir şekilde yaklaştı.)
  2. The scientist evaluated the data dispassionately, without letting personal biases influence the results. (Bilim adamı kişisel önyargılarını sonuçları etkilemeden verileri tarafsız bir şekilde değerlendirdi.)
  3. The judge listened to both sides dispassionately, before making a fair judgement. (Hakim adil bir karar vermeden önce her iki tarafı da tarafsız bir şekilde dinledi.)
  4. It is important to approach controversial topics dispassionately, in order to have a productive discussion. (Üretken bir tartışma için tartışmalı konulara tarafsız bir şekilde yaklaşmak önemlidir.)
  5. The coach evaluated the team’s performance dispassionately, in order to identify areas for improvement. (Antrenör takımın performansını geliştirilecek alanları belirlemek için tarafsız bir şekilde değerlendirdi.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.