Disheveled İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Disheveled İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Disheveled kelimesi ne anlama gelir?

Disheveled kelimesi dağınık, düzensiz ve bakımsız anlamlarına gelir.

Örnek cümleler:

  1. My hair was disheveled after being caught in the rain. (Saçım yağmurda yakalandığı için dağınıktı.)
  2. The room was disheveled, with clothes and papers scattered everywhere. (Oda dağınıktı, her yerde giysiler ve kağıtlar vardı.)
  3. She appeared disheveled and exhausted after a long day at work. (Uzun bir iş gününden sonra yorgun ve dağınık görünüyordu.)
  4. The disheveled appearance of the garden suggested that it had been neglected for some time. (Bahçenin dağınık görünümü, uzun süredir ihmal edildiğini düşündürdü.)
  5. His disheveled beard and unkempt appearance made him look like a homeless person. (Dağınık sakalı ve düzensiz görünümü onu evsiz biri gibi gösterdi.)
  6. The disheveled state of the kitchen indicated that nobody had cleaned it for days. (Mutfaktaki dağınık durum, kimse onu günlerdir temizlemediğini gösteriyordu.)
  7. The disheveled clothes and tired expression on his face hinted that he had been up all night. (Dağınık giysileri ve yorgun ifadesi, tüm gece ayakta kaldığını düşündürdü.)
  8. She walked into the meeting room disheveled and out of breath, apologizing for being late. (Geç kaldığı için özür dileyerek, toplantı odasına dağınık bir şekilde ve nefes nefese girdi.)
  9. His disheveled appearance suggested that he had been living on the streets for a while. (Dağınık görünümü, bir süredir sokaklarda yaşadığını düşündürdü.)
  10. The disheveled state of the classroom made it clear that the students had been misbehaving. (Sınıfın dağınık durumu, öğrencilerin yaramazlık yaptığını açıkça ortaya koydu.)
  11. The disheveled look on her face suggested that she had just woken up from a nap. (Yüzündeki dağınık görünüm, bir şekerleme yapmış gibi yeni uyanmış olduğunu düşündürdü.)
  12. The disheveled state of his office indicated that he was not very organized. (Ofisinin dağınık durumu, çok düzenli biri olmadığını gösterdi.)
  13. Her disheveled hair and torn clothes made her look like she had been in a fight. (Dağınık saçları ve yırtık giysileri, bir kavgada olduğunu düşündürdü.)
  14. The disheveled state of the garden shed suggested that it hadn’t been used in years. (Bahçe kulübesinin dağınık görünümü, yıllardır kullanılmadığını düşündürdü.)
  15. The disheveled condition of the old book
  1. The disheveled condition of the old book indicated that it had been neglected for a long time. (Eski kitabın dağınık durumu, uzun süredir ihmal edildiğini gösteriyordu.)
  2. He arrived at the interview disheveled and unprepared, which did not leave a good impression. (Röportaja hazırlıksız ve dağınık bir şekilde geldi, bu iyi bir izlenim bırakmadı.)
  3. The disheveled state of the park suggested that it was not well maintained. (Parkın dağınık durumu, iyi bakılmadığını gösteriyordu.)
  4. She emerged from the jungle disheveled and scratched, but with a huge smile on her face. (Dağınık ve çiziklerle dolu bir şekilde ormandan çıktı, ama yüzünde büyük bir gülümseme vardı.)
  5. The disheveled state of the hotel room made it clear that it had not been cleaned properly. (Otel odasının dağınık durumu, doğru şekilde temizlenmediğini açıkça ortaya koydu.)
  6. His disheveled appearance contrasted sharply with the impeccably dressed guests at the party. (Dağınık görünümü, partide kusursuz giyinmiş misafirlerle keskin bir tezat oluşturdu.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.