Disheveled İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı
Disheveled kelimesi ne anlama gelir?
Disheveled kelimesi dağınık, düzensiz ve bakımsız anlamlarına gelir.
Örnek cümleler:
- My hair was disheveled after being caught in the rain. (Saçım yağmurda yakalandığı için dağınıktı.)
- The room was disheveled, with clothes and papers scattered everywhere. (Oda dağınıktı, her yerde giysiler ve kağıtlar vardı.)
- She appeared disheveled and exhausted after a long day at work. (Uzun bir iş gününden sonra yorgun ve dağınık görünüyordu.)
- The disheveled appearance of the garden suggested that it had been neglected for some time. (Bahçenin dağınık görünümü, uzun süredir ihmal edildiğini düşündürdü.)
- His disheveled beard and unkempt appearance made him look like a homeless person. (Dağınık sakalı ve düzensiz görünümü onu evsiz biri gibi gösterdi.)
- The disheveled state of the kitchen indicated that nobody had cleaned it for days. (Mutfaktaki dağınık durum, kimse onu günlerdir temizlemediğini gösteriyordu.)
- The disheveled clothes and tired expression on his face hinted that he had been up all night. (Dağınık giysileri ve yorgun ifadesi, tüm gece ayakta kaldığını düşündürdü.)
- She walked into the meeting room disheveled and out of breath, apologizing for being late. (Geç kaldığı için özür dileyerek, toplantı odasına dağınık bir şekilde ve nefes nefese girdi.)
- His disheveled appearance suggested that he had been living on the streets for a while. (Dağınık görünümü, bir süredir sokaklarda yaşadığını düşündürdü.)
- The disheveled state of the classroom made it clear that the students had been misbehaving. (Sınıfın dağınık durumu, öğrencilerin yaramazlık yaptığını açıkça ortaya koydu.)
- The disheveled look on her face suggested that she had just woken up from a nap. (Yüzündeki dağınık görünüm, bir şekerleme yapmış gibi yeni uyanmış olduğunu düşündürdü.)
- The disheveled state of his office indicated that he was not very organized. (Ofisinin dağınık durumu, çok düzenli biri olmadığını gösterdi.)
- Her disheveled hair and torn clothes made her look like she had been in a fight. (Dağınık saçları ve yırtık giysileri, bir kavgada olduğunu düşündürdü.)
- The disheveled state of the garden shed suggested that it hadn’t been used in years. (Bahçe kulübesinin dağınık görünümü, yıllardır kullanılmadığını düşündürdü.)
- The disheveled condition of the old book
- The disheveled condition of the old book indicated that it had been neglected for a long time. (Eski kitabın dağınık durumu, uzun süredir ihmal edildiğini gösteriyordu.)
- He arrived at the interview disheveled and unprepared, which did not leave a good impression. (Röportaja hazırlıksız ve dağınık bir şekilde geldi, bu iyi bir izlenim bırakmadı.)
- The disheveled state of the park suggested that it was not well maintained. (Parkın dağınık durumu, iyi bakılmadığını gösteriyordu.)
- She emerged from the jungle disheveled and scratched, but with a huge smile on her face. (Dağınık ve çiziklerle dolu bir şekilde ormandan çıktı, ama yüzünde büyük bir gülümseme vardı.)
- The disheveled state of the hotel room made it clear that it had not been cleaned properly. (Otel odasının dağınık durumu, doğru şekilde temizlenmediğini açıkça ortaya koydu.)
- His disheveled appearance contrasted sharply with the impeccably dressed guests at the party. (Dağınık görünümü, partide kusursuz giyinmiş misafirlerle keskin bir tezat oluşturdu.)
Hemen Yorum Yaz