Disentangle İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Disentangle İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Disentangle

Disentangle, Türkçe’de “ayırmak, çözmek” anlamına gelir. Bir şeyin farklı parçalara ayrılması veya çözümlenmesi sürecini ifade eder.

Örnek cümleler:

  1. She tried to disentangle the knot in the rope. (O, ipin düğümünü çözmeye çalıştı.)
  2. It can be difficult to disentangle the various factors that contribute to climate change. (İklim değişikliğine katkıda bulunan farklı faktörleri ayırmak zor olabilir.)
  3. He had to disentangle the truth from the lies in her story. (O, hikayesindeki yalanları gerçekten ayırmak zorunda kaldı.)
  4. The detectives worked tirelessly to disentangle the complex web of criminal activity. (Dedektifler, suç faaliyetlerinin karmaşık ağını çözmek için gayretle çalıştılar.)
  5. She needed some time alone to disentangle her thoughts and feelings. (Düşüncelerini ve hislerini ayırmak için yalnız kalmaya ihtiyacı vardı.)
  6. The archaeologists worked for years to disentangle the layers of history buried in the ruins. (Arkeologlar, kalıntılarda gömülü tarihin katmanlarını ayırmak için yıllarca çalıştılar.)
  7. The lawyer had to disentangle the complicated legal case before presenting it in court. (Avukat, mahkemeye sunmadan önce karmaşık hukuki davayı çözmek zorundaydı.)
  8. She had to disentangle her emotions before she could make a clear decision. (Net bir karar vermeden önce duygularını ayırmak zorunda kaldı.)
  9. The scientist used a special machine to disentangle the different components of the chemical compound. (Bilim insanı, kimyasal bileşiğin farklı bileşenlerini ayırmak için özel bir makine kullandı.)
  10. It took hours to disentangle the wires and cords behind the computer. (Bilgisayarın arkasındaki telleri ve kabloları ayırmak saatler sürdü.)
  11. He had to disentangle the different voices and sounds to make sense of the recording. (Kaydı anlamak için farklı sesleri ve sesleri ayırmak zorunda kaldı.)
  12. The artist tried to disentangle the complex emotions in her painting. (Sanatçı, tablosundaki karmaşık du

yguları ayırmaya çalıştı.)
13. The therapist helped her client disentangle his thoughts and emotions to overcome his anxiety. (Terapist, müşterisine kaygısını yenmek için düşüncelerini ve duygularını ayırmada yardımcı oldu.)

  1. The historian spent years trying to disentangle the complicated relationships between different historical figures. (Tarihçi, farklı tarihi figürler arasındaki karmaşık ilişkileri ayırmak için yıllar harcadı.)
  2. She had to disentangle the different threads to weave the intricate design of the rug. (Kilimin karmaşık tasarımını dokumak için farklı iplikleri ayırmak zorunda kaldı.)
  3. The detective had to disentangle the lies and half-truths to solve the murder case. (Dedektif, cinayet davasını çözmek için yalanları ve yarım doğruları ayırmak zorundaydı.)
  4. She tried to disentangle the different theories and explanations in the scientific paper. (Bilimsel makaleden farklı teorileri ve açıklamaları ayırmaya çalıştı.)
  5. The teacher helped the students disentangle the different themes and motifs in the novel. (Öğretmen, öğrencilere romandaki farklı temaları ve motifleri ayırmada yardımcı oldu.)
  6. The analyst had to disentangle the different variables to understand the patterns in the data. (Analizci, verilerdeki desenleri anlamak için farklı değişkenleri ayırmak zorundaydı.)
  7. The journalist tried to disentangle the conflicting information in the news reports. (Gazeteci, haber raporlarındaki çelişkili bilgileri ayırmaya çalıştı.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.