Disdainful İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Disdainful İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Disdainful İle İlgili Cümleler

Disdainful kelimesi Türkçe’de “aşağılayıcı, küçümseyici” anlamlarına gelir. İşte örnek cümleler:

  1. She gave him a disdainful look when he asked for her phone number. (Ona telefon numarasını sorduğunda aşağılayıcı bir bakış attı.)
  2. The customer’s disdainful attitude towards the salesperson was uncalled for. (Müşterinin satış elemanına karşı küçümseyici tavırları gereksizdi.)
  3. His disdainful comments about my work were hurtful. (İşim hakkındaki küçümseyici yorumları beni incitti.)
  4. The teacher’s disdainful tone made the students feel stupid. (Öğretmenin aşağılayıcı tonu öğrencileri aptal hissettirdi.)
  5. I can’t stand his disdainful behavior towards his employees. (Çalışanlarına karşı küçümseyici davranışlarını kaldıramıyorum.)
  6. She rolled her eyes in a disdainful way when he suggested they eat at McDonald’s. (McDonald’s’ta yemek yemeyi önerdiğinde aşağılayıcı bir şekilde gözlerini devirdi.)
  7. The politician’s disdainful remarks about his opponent were uncalled for. (Politikacının rakibi hakkındaki küçümseyici sözleri gereksizdi.)
  8. He gave a disdainful laugh when she suggested they watch a romantic comedy. (Romantik bir komedi izlemelerini önerdiğinde küçümseyici bir şekilde güldü.)
  9. The boss’s disdainful attitude towards his subordinates created a toxic work environment. (Patronun astlarına karşı gösterdiği küçümseyici tavırlar zehirli bir iş ortamı yarattı.)
  10. Her disdainful tone of voice made it clear that she didn’t respect his opinion. (Ses tonundaki küçümseyici tavırları, fikrini saygı duymadığını açıkça ortaya koydu.)
  11. He gave her a disdainful look when she walked into the room wearing a bright red dress. (Odada parlak kırmızı bir elbise giyerek içeri girdiğinde ona aşağılayıcı bir bakış attı.)
  12. The critic’s disdainful review of the movie was harsh and unfair. (Eleştirmenin film hakkındaki küçümseyici eleştirisi sert ve adil değildi.)
  13. His disdainful attitude towards her culture was insulting. (Onun kültürüne karşı gösterdiği küçümseyici tavırlar aşağılayıcıydı.)
  14. The judge’s disdainful comments about the defendant were unprofessional. (Yargıcın sanık hakkındaki küçümseyici yorumları profesyonel değildi.)
  15. She couldn’t hide the disdainful look on her face when he showed her his new tattoo. (Yeni dövmesini gösterdiğinde yüzündeki aşağılayıcı ifadeyi gizleyemedi.)
  16. The professor’s disdainful attitude towards his students was discour

aging and made them feel unworthy. (Profesörün öğrencilere karşı gösterdiği küçümseyici tavırlar, onları cesaretlerini kırdı ve kendilerini değersiz hissettirdi.)
17. His disdainful response to her question was unnecessary and rude. (Sorusuna verdiği küçümseyici cevap gereksiz ve kaba idi.)

  1. The celebrity’s disdainful behavior towards her fans was disappointing. (Ünlünün hayranlarına karşı gösterdiği küçümseyici davranışlar hayal kırıklığı yarattı.)
  2. She let out a disdainful snort when he suggested they go to a fast food restaurant. (Hızlı yiyecek restoranına gitmeyi önerdiğinde aşağılayıcı bir şekilde hırladı.)
  3. The manager’s disdainful attitude towards his team members resulted in a high turnover rate. (Yöneticinin takım üyelerine karşı gösterdiği küçümseyici tavırlar yüksek bir devir hızına neden oldu.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.