Discordant İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Discordant İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Discordant

Discordant kelimesi “uyumsuz” anlamına gelir. Bu kelime bir şeyin diğerine uymamasını, tutarsızlık veya çelişki içermesini ifade eder.

1. The couple had a discordant relationship for years. (İlişkileri yıllarca uyumsuzdu.)
2. His opinions are discordant with the company’s values. (Fikirleri şirketin değerleriyle uyuşmuyor.)
3. The discordant music made my head hurt. (Uyumsuz müzik başımı ağrıttı.)
4. The new color scheme was discordant with the rest of the room. (Yeni renk düzeni odanın geri kalanıyla uyuşmuyordu.)
5. The two artists had discordant styles, which made their collaboration difficult. (İki sanatçının uyumsuz tarzları, işbirliklerini zorlaştırdı.)
6. The discordant voices in the choir ruined the performance. (Koro içindeki uyumsuz sesler performansı mahvetti.)
7. The discordant atmosphere in the office made it difficult to work. (Ofisteki uyumsuz atmosfer çalışmayı zorlaştırdı.)
8. His discordant behavior was a red flag for his mental health. (Uyumsuz davranışları, zihinsel sağlığıyla ilgili bir uyarı işaretiydi.)
9. The discordant colors clashed and ruined the painting. (Uyumsuz renkler çarpıştı ve resmi mahvetti.)
10. The discordant sound of the car engine signaled a mechanical problem. (Araba motorunun uyumsuz sesi, mekanik bir sorunun işaretiydi.)
11. The discordant relationship between the two countries led to a diplomatic crisis. (İki ülke arasındaki uyumsuz ilişkiler, diplomatik bir krize neden oldu.)
12. The discordant notes in the song made it difficult to enjoy. (Şarkıdaki uyumsuz notalar, keyif almayı zorlaştırdı.)
13. The discordant opinions of the committee members caused a deadlock. (Komite üyelerinin uyumsuz görüşleri, bir çıkmaz yarattı.)
14. The discordant dress and shoes didn’t match at all. (Uyumsuz elbise ve ayakkabı hiçbir şekilde eşleşmiyordu.)
15. The discordant weather ruined our plans for the outdoor event. (Uyumsuz hava, açık hava etkinliği planlarımızı mahvetti.)
16. The discordant rhythms in

the music made it hard to dance. (Müzikteki uyumsuz ritimler, dans etmeyi zorlaştırdı.)
17. The discordant personalities of the coworkers made the workplace stressful. (İş arkadaşlarının uyumsuz kişilikleri, iş yeri ortamını stresli hale getirdi.)

18. The discordant notes in the speech made it hard to follow. (Konuşmadaki uyumsuz notalar, takip etmeyi zorlaştırdı.)
19. The discordant elements in the design clashed and ruined the product. (Tasarımdaki uyumsuz unsurlar çarpıştı ve ürünü mahvetti.)
20. The discordant beliefs of the two parties prevented them from reaching an agreement. (İki tarafın uyumsuz inançları, anlaşmaya varmalarını engelledi.)