Disarming İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Disarming İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Disarming Nedir?

Disarming, bir kişinin ya da bir şeyin silahsızlaştırılması, tehdit oluşturmayacak hale getirilmesi anlamına gelir.

Örnek cümleler:

  1. The soldier was responsible for disarming the enemy combatants. (Asker, düşman savaşçıları silahsızlandırmakla sorumluydu.)
  2. The police were successful in disarming the suspect without any violence. (Polis, şüpheliyi herhangi bir şiddete başvurmadan silahsızlandırmayı başardı.)
  3. The disarmament treaty between the two nations was signed today. (İki ülke arasındaki silahsızlanma anlaşması bugün imzalandı.)
  4. The disarming smile of the child melted the heart of the stern teacher. (Çocuğun samimi gülüşü sert öğretmenin kalbini eritti.)
  5. The negotiator’s disarming charm helped to ease the tension in the room. (Müzakerecinin çekici tavrı, odaki gerilimi hafifletmeye yardımcı oldu.)
  6. The security guard was able to disarm the burglar before he could use his weapon. (Güvenlik görevlisi, hırsızın silahını kullanmadan önce onu silahsızlandırmayı başardı.)
  7. She disarmed her opponent with her quick wit and humor. (Hızlı zekası ve mizah anlayışıyla rakibini etkisiz hale getirdi.)
  8. The disarmament of nuclear weapons is a pressing issue for world peace. (Nükleer silahların silahsızlandırılması, dünya barışı için acil bir konudur.)
  9. The disarmament of the rebels was a crucial step in ending the civil war. (Rebellerin silahsızlandırılması, iç savaşın sona erdirilmesinde önemli bir adımdı.)
  10. The disarming honesty of the politician won over many skeptical voters. (Politikacının samimi tavrı, birçok şüpheci seçmeni kazandırdı.)
  11. The disarmament of chemical weapons is essential for the safety of civilians. (Kimyasal silahların silahsızlandırılması, sivillerin güvenliği için hayati önem taşır.)
  12. The criminal attempted to use a weapon, but the officer was able to disarm him quickly. (Suçlu silah kullanmaya çalıştı, ancak memur onu hızlı bir şekilde silahsızlandırmayı başardı.)
  13. The disarming beauty of the sunset took their breath away. (Günbatımının çarpıcı güzelliği onların nefesini kesti.)
  14. The disarmament of landmines in the war-torn country was a difficult and dangerous task. (Savaşın yıktığı ülkedeki mayınların silahsızlandırılması zorlu ve tehlikeli bir görevdi.)
  15. The disarming innocence of the child made it hard to believe she had committed the crime. (Çocuğun masumiyeti, suç işlediğine

inanılmaz bir hale getirdi.)
16. The disarming humility of the celebrity surprised everyone at the event. (Ünlünün alçakgönüllülüğü etkinlikteki herkesi şaşırttı.)

  1. The disarmament of the rebels was a crucial step in achieving a peaceful resolution to the conflict. (Rebellerin silahsızlandırılması, çatışmanın barışçıl bir çözümüne ulaşmak için önemli bir adımdı.)
  2. The disarming honesty of the politician was refreshing in a world of corruption. (Politikacının samimi dürüstlüğü, yolsuzluğun hüküm sürdüğü bir dünyada ferahlık vericiydi.)
  3. The negotiator’s disarming smile helped to break down the barriers between the two sides. (Müzakerecinin samimi gülümsemesi, iki taraf arasındaki engelleri kırmaya yardımcı oldu.)
  4. The disarmament of the gang was a major victory for law enforcement. (Çetenin silahsızlandırılması, yasal yaptırım açısından büyük bir zaferdi.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.