Diatribe İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Diatribe İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Diatribe Nedir?


Diatribe, özellikle yüksek sesle ve sert bir şekilde yapılan eleştiri veya saldırı anlamına gelir. Bu kelime genellikle bir konuda tutkulu bir şekilde konuşurken ya da yazarken kullanılır.

Örnek cümleler:

  1. He launched into a diatribe against the government’s policies. (Hükümetin politikalarına karşı tutkulu bir şekilde saldırdı.)
  2. Her diatribe against her ex-husband lasted for hours. (Eski kocası hakkındaki saldırganlığı saatlerce sürdü.)
  3. The professor delivered a diatribe on the decline of morality in modern society. (Profesör, modern toplumda ahlaki çöküş üzerine bir konuşma yaptı.)
  4. She launched into a diatribe about how the company was mistreating its employees. (Şirketin çalışanlarını kötüye kullandığı konusunda sert bir şekilde konuştu.)
  5. His diatribe against the media went on for hours. (Medyaya yönelik saldırganlığı saatlerce devam etti.)
  6. The politician’s diatribe against his opponent was full of personal attacks. (Politikacının rakibi hakkındaki saldırganlığı kişisel saldırılarla doluydu.)
  7. Her diatribe about the state of the education system was passionate but also depressing. (Eğitim sisteminin durumu hakkındaki tutkulu konuşması, üzücü olsa da etkileyiciydi.)
  8. His diatribe against the environmental policies of the government was well-researched and persuasive. (Hükümetin çevre politikalarına yönelik saldırganlığı iyi araştırılmış ve ikna ediciydi.)
  9. The CEO’s diatribe against the company’s competitors was full of bravado but lacked substance. (CEO’nun şirketin rakipleri hakkındaki saldırganlığı özgüven doluydu ancak içeriksizdi.)
  10. She launched into a diatribe about how unfair the justice system was. (Adalet sisteminin ne kadar adaletsiz olduğu konusunda sert bir şekilde konuştu.)
  11. His diatribe against the fashion industry’s treatment of models was heartfelt and moving. (Moda endüstrisinin modellere davranışına yönelik saldırganlığı samimi ve etkileyiciydi.)
  12. The author’s diatribe against censorship was passionate and eloquent. (Yazarın sansüre yönelik saldırganlığı tutkulu ve güzeldi.)
  13. Her diatribe against social media was full of valid points but lacked nuance. (Sosyal medyaya yönelik saldırganlığı geçerli noktalarla doluydu ancak ayrıntılandırma eksikliği vardı.)
  14. His diatribe against his critics was bitter and defensive. (Eleştirmenlerine yönelik saldırganlığı acı ve savunmacıydı.)
  15. The activist’s diatribe against the meat industry was fueled by

her passion for animal rights. (Aktivistin et endüstrisine yönelik saldırganlığı hayvan haklarına olan tutkusuyla besleniyordu.)
16. The comedian’s diatribe against political correctness was hilarious but also thought-provoking. (Komedyenin politik doğruculuğa yönelik saldırganlığı hem eğlenceli hem de düşündürücüydü.)

  1. His diatribe against the educational system was well-intentioned but misguided. (Eğitim sistemi hakkındaki saldırganlığı iyi niyetliydi ancak yanlış yönlendirmişti.)
  2. The journalist’s diatribe against fake news was a call to action for readers to be more discerning. (Gazetecinin sahte haberlere yönelik saldırganlığı, okuyucuların daha seçici olmaları için bir çağrıydı.)
  3. Her diatribe against the beauty industry’s unrealistic beauty standards was empowering and inspiring. (Güzellik endüstrisinin gerçek dışı güzellik standartlarına yönelik saldırganlığı, güç verici ve ilham vericiydi.)
  4. His diatribe against the entertainment industry’s lack of diversity was a wake-up call for the industry to do better. (Eğlence endüstrisinin çeşitlilik eksikliğine yönelik saldırganlığı, endüstrinin daha iyi yapması için bir uyarıydı.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.