Deaden İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı
Deaden Nedir?
Deaden, kelime anlamı olarak “dürtüleri veya hisleri azaltmak” anlamına gelir.
Örnek Cümleler:
- I took a painkiller to deaden the pain in my back. (Sırtımdaki ağrıyı azaltmak için ağrı kesici aldım.)
- The soundproof walls help to deaden the noise from the traffic outside. (Ses yalıtımlı duvarlar, dışarıdaki trafik gürültüsünü azaltmaya yardımcı olur.)
- The drugs they gave me deadened my senses. (Bana verdikleri ilaçlar, duyularımı azalttı.)
- The alcohol seemed to deaden her inhibitions. (Alkol, onun engellerini azaltmış gibi görünüyordu.)
- The local anesthetic will deaden the area around the tooth before the dentist starts the procedure. (Yerel anestezik, diş hekimi işleme başlamadan önce diş etrafındaki bölgeyi uyuşturacaktır.)
- She tried to deaden the pain of her breakup by immersing herself in work. (Ayrılık acısını işe dalıp kendini oyalayarak hafifletmeye çalıştı.)
- The medicine helped to deaden the coughing fits. (İlaç, öksürük krizlerini azaltmaya yardımcı oldu.)
- He drank to deaden the pain of losing his job. (İşini kaybetmenin acısını hafifletmek için içki içti.)
- The heavy rain outside deadened the sound of our conversation. (Dışarıdaki şiddetli yağmur, konuşmamızın sesini azalttı.)
- The numbness in her fingers deadened her ability to play the piano. (Parmaklarındaki uyuşukluk, piyano çalma yeteneğini azalttı.)
- He took a deep breath to deaden his nerves before the big speech. (Büyük konuşmadan önce sinirlerini yatıştırmak için derin bir nefes aldı.)
- The medication helped to deaden the pain in her knee. (İlaç, dizindeki ağrıyı azaltmaya yardımcı oldu.)
- She tried to deaden her hunger by drinking water. (Susuzluğunu gidererek açlığını hafifletmeye çalıştı.)
- The tranquilizer dart will deaden the animal without harming it. (Sakinleştirici ok, hayvanı zarar vermeden uyuşturacaktır.)
- He listened to loud music to deaden the noise of his upstairs neighbors. (Üst kattaki komşularının gürültüsünü azaltmak için yüksek sesle müzik dinledi.)
- The cold weather deadened his sense of touch. (Soğuk hava, dokunma duyusunu azalttı.)
- She rubbed ice on her ankle to deaden the pain from the sprain. (Burkulmadan kaynaklanan ağrıyı azaltmak için bileğine buz s
ürdü.)
18. The shock of the news deadened her emotions. (Haberin şoku, duygularını azalttı.)
- He used humor to deaden the tension in the room. (Oda içindeki gerilimi azaltmak için espri yaptı.)
- The medication helped to deaden the inflammation in his joints. (İlaç, eklem iltihabını azaltmaya yardımcı oldu.)
(Türkçe karşılıklar, cümlelerin sonunda belirtilmiştir.)
Hemen Yorum Yaz