Deaden İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Deaden İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Deaden Nedir?

Deaden, kelime anlamı olarak “dürtüleri veya hisleri azaltmak” anlamına gelir.

Örnek Cümleler:

  1. I took a painkiller to deaden the pain in my back. (Sırtımdaki ağrıyı azaltmak için ağrı kesici aldım.)
  2. The soundproof walls help to deaden the noise from the traffic outside. (Ses yalıtımlı duvarlar, dışarıdaki trafik gürültüsünü azaltmaya yardımcı olur.)
  3. The drugs they gave me deadened my senses. (Bana verdikleri ilaçlar, duyularımı azalttı.)
  4. The alcohol seemed to deaden her inhibitions. (Alkol, onun engellerini azaltmış gibi görünüyordu.)
  5. The local anesthetic will deaden the area around the tooth before the dentist starts the procedure. (Yerel anestezik, diş hekimi işleme başlamadan önce diş etrafındaki bölgeyi uyuşturacaktır.)
  6. She tried to deaden the pain of her breakup by immersing herself in work. (Ayrılık acısını işe dalıp kendini oyalayarak hafifletmeye çalıştı.)
  7. The medicine helped to deaden the coughing fits. (İlaç, öksürük krizlerini azaltmaya yardımcı oldu.)
  8. He drank to deaden the pain of losing his job. (İşini kaybetmenin acısını hafifletmek için içki içti.)
  9. The heavy rain outside deadened the sound of our conversation. (Dışarıdaki şiddetli yağmur, konuşmamızın sesini azalttı.)
  10. The numbness in her fingers deadened her ability to play the piano. (Parmaklarındaki uyuşukluk, piyano çalma yeteneğini azalttı.)
  11. He took a deep breath to deaden his nerves before the big speech. (Büyük konuşmadan önce sinirlerini yatıştırmak için derin bir nefes aldı.)
  12. The medication helped to deaden the pain in her knee. (İlaç, dizindeki ağrıyı azaltmaya yardımcı oldu.)
  13. She tried to deaden her hunger by drinking water. (Susuzluğunu gidererek açlığını hafifletmeye çalıştı.)
  14. The tranquilizer dart will deaden the animal without harming it. (Sakinleştirici ok, hayvanı zarar vermeden uyuşturacaktır.)
  15. He listened to loud music to deaden the noise of his upstairs neighbors. (Üst kattaki komşularının gürültüsünü azaltmak için yüksek sesle müzik dinledi.)
  16. The cold weather deadened his sense of touch. (Soğuk hava, dokunma duyusunu azalttı.)
  17. She rubbed ice on her ankle to deaden the pain from the sprain. (Burkulmadan kaynaklanan ağrıyı azaltmak için bileğine buz s

ürdü.)
18. The shock of the news deadened her emotions. (Haberin şoku, duygularını azalttı.)

  1. He used humor to deaden the tension in the room. (Oda içindeki gerilimi azaltmak için espri yaptı.)
  2. The medication helped to deaden the inflammation in his joints. (İlaç, eklem iltihabını azaltmaya yardımcı oldu.)

(Türkçe karşılıklar, cümlelerin sonunda belirtilmiştir.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.