Dawdle İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Dawdle İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Dawdle Nedir?

Dawdle kelimesi, “görev veya işleri ağırdan almak, geciktirmek, tembellik etmek” gibi anlamlara gelir.

Örnek Cümleler:

  1. Please don’t dawdle, we’re already running late. (Lütfen ağırdan alma, zaten geç kalıyoruz.)
  2. He dawdled on his way to work, and ended up being late. (İşe giderken ağırdan aldı ve geç kaldı.)
  3. The children dawdled at the park, not wanting to go home. (Çocuklar parkta ağırdan aldı, eve gitmek istemediler.)
  4. Stop dawdling and start working on your project. (Ağırdan almaktan vazgeç ve projene çalışmaya başla.)
  5. She dawdled around the house all day, not accomplishing anything. (Bütün gün evde ağırdan aldı, hiçbir şey başaramadı.)
  6. Don’t dawdle with your homework, it’s due tomorrow. (Ödevinle ağırdan alma, yarın teslim etmen gerekiyor.)
  7. The waiter dawdled in bringing our food, making us very frustrated. (Garson yemeğimizi getirmekte ağırdan aldı, bizi çok sinirlendirdi.)
  8. I’m sorry to dawdle on the phone, but I have to go now. (Telefonda ağırdan almaktan özür dilerim, ama şimdi gitmek zorundayım.)
  9. The team dawdled in their warm-up, causing them to lose the game. (Takım ısınmada ağırdan aldı ve maçı kaybettiler.)
  10. The student dawdled during the exam, and didn’t finish in time. (Öğrenci sınavda ağırdan aldı ve zamanında bitiremedi.)
  11. Don’t dawdle with your decision, we need to make a choice quickly. (Kararınla ağırdan alma, hızlıca bir seçim yapmamız gerekiyor.)
  12. She dawdled in the store, trying on clothes for hours. (Mağazada ağırdan aldı, saatlerce kıyafetler denedi.)
  13. The bus driver dawdled on his route, making everyone late. (Otobüs şoförü güzergahında ağırdan aldı, herkesi geç kaldırdı.)
  14. I wish he wouldn’t dawdle so much, we have a lot to do. (Keşke o kadar ağırdan almasa, yapacak çok işimiz var.)
  15. The child dawdled on his way to school, not wanting to leave his mother’s side. (Çocuk okula giderken annesinin yanından ayrılmak istemedi ve ağırdan aldı.)
  16. The hikers dawdled on the trail, enjoying the beautiful scenery. (Yürüyüşçüler yolda ağırdan aldı, güzel manzaranın tadını çıkardılar.)
  17. Don’t dawdle with your meal, we have to leave soon
  1. The employee was warned not to dawdle during work hours, but he continued to do so. (Çalışma saatleri içinde ağırdan almaması konusunda çalışan uyarıldı, ama yine de aynı şekilde devam etti.)
  2. She always dawdles when it’s time to leave for school, causing them to be late. (Okula gitme zamanı geldiğinde her zaman ağırdan alır, bu da geç kalmalarına sebep olur.)
  3. The manager told the staff not to dawdle during the busy period, as there was a lot of work to be done. (Yoğun dönemde çalışanların ağırdan almamasını, çünkü yapılacak çok iş olduğunu, müdür söyledi.)

(Türkçe anlamların yazıldığı cümlelerin sonunda “.” yerine “,” kullanılması gerekmektedir, bunun için de düzenleme yapmak isteyebilirsiniz.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.