Dally İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Dally İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Dally İle İlgili Cümleler

Dally, “oyalanmak” veya “boşa zaman harcamak” anlamına gelir.

  1. Don’t dally, we have a deadline to meet. (Boşa zaman harcamayın, bir süre kısıtlamamız var.)
  2. She dallied with her coffee while she waited for her friend. (Arkadaşını beklerken kahvesiyle oyalanıyordu.)
  3. He spent the afternoon dallying in the park. (Öğleden sonrayı parkta boşa harcadı.)
  4. The children dallied around the playground. (Çocuklar oyun alanında oyalanıyorlardı.)
  5. She warned him not to dally with his studies. (Onu çalışmalarıyla oyalanmamaya uyardı.)
  6. He dilly-dallied for so long that he missed his opportunity. (O kadar uzun süre oyaladı ki fırsatı kaçırdı.)
  7. We can’t afford to dally any longer, we need to take action now. (Artık boşa zaman harcayacak paramız yok, şimdi harekete geçmeliyiz.)
  8. The horse refused to move, dallying in the middle of the road. (At, yolun ortasında oyalanarak hareket etmeyi reddetti.)
  9. Stop dallying and make a decision. (Boşa zaman harcamayı bırak ve bir karar ver.)
  10. She dallied with the idea of quitting her job for months. (Aylar boyunca işini bırakma fikriyle oyalanıyordu.)
  11. He was caught dallying with his neighbor’s wife. (Komşusunun karısıyla oyalanırken yakalandı.)
  12. The students dilly-dallied on their way to class and were late. (Öğrenciler derslerine giderken oyalanarak gittiler ve geç kaldılar.)
  13. The company cannot afford to dally in making changes to its policies. (Şirket, politikalarını değiştirmede boşa zaman harcayamaz.)
  14. She dallyed with the idea of going on a vacation, but ultimately decided against it. (Tatile çıkmak fikriyle oyalanıyordu, ancak sonunda kararını değiştirdi.)
  15. He spent hours dallying with his new gadget. (Yeni aletiyle saatlerce oyalanıyordu.)
  16. Don’t dally on the stairs, it’s dangerous. (Merdivenlerde oyalanmayın, tehlikelidir.)
  17. She was accused of dallying with the enemy during the war. (Savaş sırasında düşmanla oyalanmakla suçlandı.)
  18. He dilly-dallied through his chores, and didn’t finish until late at night. (İşlerini oyalayarak yapmaya çalıştı ve gece geç saatlere kadar bitmedi.)
  19. We can’t afford to dally with our health, we need to take care of ourselves. (Sağlığımızla oyalanacak kadar zamanımız yok, kendimize iyi bakmalıyız.)
  20. The company

dallied in responding to customer complaints, causing them to lose business. (Müşteri şikayetlerine cevap vermede boşa zaman harcadılar, iş kaybetmelerine neden oldular.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.