Dally İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı
Dally İle İlgili Cümleler
Dally, “oyalanmak” veya “boşa zaman harcamak” anlamına gelir.
- Don’t dally, we have a deadline to meet. (Boşa zaman harcamayın, bir süre kısıtlamamız var.)
- She dallied with her coffee while she waited for her friend. (Arkadaşını beklerken kahvesiyle oyalanıyordu.)
- He spent the afternoon dallying in the park. (Öğleden sonrayı parkta boşa harcadı.)
- The children dallied around the playground. (Çocuklar oyun alanında oyalanıyorlardı.)
- She warned him not to dally with his studies. (Onu çalışmalarıyla oyalanmamaya uyardı.)
- He dilly-dallied for so long that he missed his opportunity. (O kadar uzun süre oyaladı ki fırsatı kaçırdı.)
- We can’t afford to dally any longer, we need to take action now. (Artık boşa zaman harcayacak paramız yok, şimdi harekete geçmeliyiz.)
- The horse refused to move, dallying in the middle of the road. (At, yolun ortasında oyalanarak hareket etmeyi reddetti.)
- Stop dallying and make a decision. (Boşa zaman harcamayı bırak ve bir karar ver.)
- She dallied with the idea of quitting her job for months. (Aylar boyunca işini bırakma fikriyle oyalanıyordu.)
- He was caught dallying with his neighbor’s wife. (Komşusunun karısıyla oyalanırken yakalandı.)
- The students dilly-dallied on their way to class and were late. (Öğrenciler derslerine giderken oyalanarak gittiler ve geç kaldılar.)
- The company cannot afford to dally in making changes to its policies. (Şirket, politikalarını değiştirmede boşa zaman harcayamaz.)
- She dallyed with the idea of going on a vacation, but ultimately decided against it. (Tatile çıkmak fikriyle oyalanıyordu, ancak sonunda kararını değiştirdi.)
- He spent hours dallying with his new gadget. (Yeni aletiyle saatlerce oyalanıyordu.)
- Don’t dally on the stairs, it’s dangerous. (Merdivenlerde oyalanmayın, tehlikelidir.)
- She was accused of dallying with the enemy during the war. (Savaş sırasında düşmanla oyalanmakla suçlandı.)
- He dilly-dallied through his chores, and didn’t finish until late at night. (İşlerini oyalayarak yapmaya çalıştı ve gece geç saatlere kadar bitmedi.)
- We can’t afford to dally with our health, we need to take care of ourselves. (Sağlığımızla oyalanacak kadar zamanımız yok, kendimize iyi bakmalıyız.)
- The company
dallied in responding to customer complaints, causing them to lose business. (Müşteri şikayetlerine cevap vermede boşa zaman harcadılar, iş kaybetmelerine neden oldular.)
Hemen Yorum Yaz