Curb İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Curb İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Curb Nedir?


Curb kelimesi Türkçede “kaldırım taşı” anlamına gelir. Ayrıca bir şeyi kontrol altına almak veya sınırlamak anlamında da kullanılır.

Örnek Cümleler:


1. I almost tripped over the curb while walking on the sidewalk. (Kaldırımın üzerinde yürürken neredeyse kaldırım taşına takıldım.)
2. The city is planning to replace all the curbs on this street. (Şehir bu sokaktaki tüm kaldırım taşlarını değiştirmeyi planlıyor.)
3. The car swerved to avoid hitting the curb. (Araba, kaldırıma çarpmaktan kaçınmak için saptı.)
4. The police officer asked the driver to pull over to the curb. (Polis memuru sürücüden aracı kaldırıma çekmesini istedi.)
5. She curbed her anger and tried to remain calm. (Öfkesini kontrol altına aldı ve sakin kalmaya çalıştı.)
6. The government is implementing new measures to curb the spread of the virus. (Hükümet, virüsün yayılmasını kontrol altına almak için yeni önlemler uyguluyor.)
7. He had to curb his spending in order to save money. (Para biriktirmek için harcamalarını sınırlamak zorunda kaldı.)
8. The company has implemented new policies to curb workplace harassment. (Şirket, işyerindeki tacizi önlemek için yeni politikalar uyguladı.)
9. The dog pulled on the leash, trying to get away from the curb. (Köpek, kaldırımdan kaçmaya çalışarak tasma çekti.)
10. She tried to curb her enthusiasm, but couldn’t help being excited. (Heyecanını kontrol altına almaya çalıştı, ama heyecanlanmamak için kendini tutamadı.)
11. The government is considering curbing the use of plastic bags. (Hükümet, plastik poşet kullanımını sınırlamayı düşünüyor.)
12. The car hit the curb and blew out a tire. (Araba, kaldırıma çarptı ve lastiği patladı.)
13. He curbed his curiosity and didn’t ask any more questions. (Merakını kontrol altına aldı ve daha fazla soru sormadı.)
14. The restaurant installed curbs to prevent customers from parking illegally. (Restoran, müşterilerin yasadışı olarak park etmesini önlemek için kaldırım taşları yerleştirdi.)
15. The coach tried to curb his team’s aggressive behavior on the field. (Antrenör, takımının sahada agresif davranışlarını kontrol altına almaya çalıştı.)
16. She stepped off the curb and into the street without looking. (Dikkat etmeden kaldırımdan inip sokağa adım attı.)
17. The government is hoping to curb the rise in crime in the city. (Hükümet, şehirdeki suç artışını önlemeyi umuyor.)
18. The teacher had to curb

her students’ excitement when they received good news. (Öğretmen, öğrencileri iyi bir haber aldıklarında heyecanlarını kontrol altına almak zorunda kaldı.)
19. The organization is working to curb the use of child labor in the textile industry. (Organizasyon, tekstil endüstrisinde çocuk işçi kullanımını önlemeye çalışıyor.)

  1. The tree roots caused the curb to crack and become uneven. (Ağaç kökleri kaldırım taşını çatlatarak düzensiz hale getirdi.)

(Türkçe karşılıklar kalın yazılmış İngilizce cümlelerin altında yer almaktadır.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.