Crumb İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Crumb İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Crumb

Crumb kelimesi, genellikle ekmek veya pastane ürünlerinin küçük bir parçasını ifade etmek için kullanılan bir isimdir.

  • 1. Could you please pass me a crumb of that bread? (Lütfen o ekmeğin bir parçasını bana verir misin?)
  • 2. She swept up every last crumb from the kitchen floor. (Mutfak zemininden son kırıntıya kadar hepsini süpürdü.)
  • 3. There wasn’t a crumb of cake left after the party. (Partiden sonra kekten hiçbir kırıntı kalmadı.)
  • 4. The birds picked up the crumbs that fell from the table. (Kuşlar, masadan düşen kırıntıları topladı.)
  • 5. He didn’t even leave a crumb for the ants. (O, karıncalar için bile bir kırıntı bırakmadı.)
  • 6. The crumbly texture of the cheese made it perfect for melting. (Peynirin dağılan dokusu eritmek için mükemmel yaptı.)
  • 7. She sprinkled some bread crumbs over the top of the casserole. (Fırın yemeğinin üstüne biraz ekmek kırıntısı serpti.)
  • 8. The cake was so dry and crumbly that it was hard to eat. (Kek o kadar kuru ve dağılabilir ki yemek zordu.)
  • 9. He grabbed a few crumbs of cookie as he walked past the tray. (Tepsinin yanından geçerken birkaç kurabiye kırıntısı kapıştı.)
  • 10. The pastry chef carefully placed each crumb on top of the cake for decoration. (Pastacı, süsleme için her kırıntıyı kekin üstüne dikkatlice yerleştirdi.)
  • 11. She nibbled on a crumb of croissant as she sipped her coffee. (Kahvesini yudumlarken, bir çörek kırıntısını çiğnedi.)
  • 12. He brushed the crumbs off his shirt after eating the sandwich. (Sandviç yedikten sonra gömleğinden kırıntıları fırçaladı.)
  • 13. The crumbly rocks made it difficult to climb the hill. (Dağılan kay

    alar, tepeyi tırmanmayı zorlaştırdı.)

  • 14. She saved every crumb of the birthday cake for her dog. (Doğum günü pastasının her kırıntısını köpeği için sakladı.)
  • 15. The trail of crumbs led us to the missing cookie jar. (Kırıntıların izi bizi kayıp kurabiye kavanozuna götürdü.)
  • 16. He shook out his coat to get rid of the crumbs from his sandwich. (Sandviçinden kalan kırıntılardan kurtulmak için ceketini salladı.)
  • 17. The cookie was so delicious that she licked every last crumb off her fingers. (Kurabiye o kadar lezzetliydi ki parmaklarında kalan son kırıntıları bile yaladı.)
  • 18. He left a trail of crumbs behind him as he walked through the forest. (Ormanın içinden yürürken arkasında bir kırıntı izi bıraktı.)
  • 19. The crumbly sand made it difficult to build a sandcastle. (Dağılan kum, kumdan kale yapmayı zorlaştırdı.)
  • 20. She carefully picked up every crumb of the broken vase. (Kırılan vazodan her kırıntıyı dikkatlice topladı.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.