Crisp İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Crisp İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Crisp

Crisp, İngilizce bir kelime olup sert, kırılgan, gevrek anlamlarına gelmektedir.

Örnek cümleler:

1. The chips were so crisp that I couldn’t stop eating them. (Cipsler o kadar gevrek ve lezzetliydi ki yemeyi durduramadım.)
2. The leaves were crisp underfoot as she walked through the woods. (Ormanın içinde yürürken yapraklar ayak altında kırılgandı.)
3. The crisp winter air made her nose tingle. (Kışın keskin hava burunlarını uyuşturdu.)
4. The toast was perfectly crisp on the outside and soft on the inside. (Tostun dışı tamamen gevrek, içi ise yumuşacıktı.)
5. She wore a crisp white blouse to the interview. (Mülakata beyaz, sert bir bluz giydi.)
6. The sound of the crisp leaves rustling in the wind was soothing. (Rüzgarın hafifçe esmesiyle yaprakların kırılması hoş bir sestir.)
7. The vegetables were cooked until they were crisp-tender. (Sebzeler sertleşene kadar pişirildi.)
8. The apple was so crisp that it made a loud crunching noise when he bit into it. (Elma o kadar gevrek ve sertti ki ısırınca yüksek ses çıkardı.)
9. The fall breeze was crisp and refreshing. (Sonbahar esintisi keskin ve ferahlatıcıydı.)
10. The cookie was perfectly crisp around the edges. (Kurabiye kenarlarından tamamen gevrek olmuştu.)
11. She wore a crisp new suit to the job interview. (İş görüşmesine taze, sert bir takım elbise giydi.)
12. The bacon was cooked until it was crisp and golden brown. (Pastırma tamamen sert ve altın sarısı rengine kadar pişirildi.)
13. The fresh lettuce was crisp and crunchy. (Taze marul sert ve çıtır çıtırdı.)
14. The snow was crisp under her boots as she walked through the winter wonderland. (Kış diyarında yürürken kar botlarının altında sert bir ses çıkıyordu.)
15. The fried chicken was perfectly crisp on the outside and juicy on the inside. (Kızarmış tavuğun dışı tamamen gevrek, içi ise sulu ve lezzetliydi.)
16. She loved the crisp sound of the pages turning in a new book. (Yeni bir kitapta sayfaların kırılgan bir şekilde çevrilmesi onun hoşuna gidiyordu.)
17. The baguette had a crisp crust and a soft, chewy interior. (Bagetin kabuğu gevrek, içi ise yumuşak ve çiğnenmesi kolaydı.)
18. The autumn leaves were turning crisp and brown. (Sonbahar yaprakları sertleşip kahverengileşiyordu.)
19. The salad was topped with crisp croutons. (Salatanın üzerine gevrek krutonlar eklendi.)
20. The champagne was perfectly

chilled and had a crisp, refreshing taste. (Şampanya tamamen soğutulmuştu ve keskin, ferahlatıcı bir tada sahipti.)