Crease İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Crease İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Crease: Kıvrım, Buruşukluk

  1. She ironed out the creases in her shirt. (O, gömleğindeki kırışıklıkları ütüledi.)
  2. The old book’s pages had creases from years of use. (Eski kitabın sayfaları yılların kullanımından dolayı kıvrımlara sahipti.)
  3. He frowned, causing deep creases to appear on his forehead. (Kaşlarını çattı, alnındaki derin kırışıklıklar ortaya çıktı.)
  4. The tailor added a crease to the pants for a more professional look. (Terzi pantolona daha profesyonel bir görünüm için bir kıvrım ekledi.)
  5. She folded the paper along the crease to make a neat edge. (Düzgün bir kenar oluşturmak için kağıdı kıvrıma boyunca katladı.)
  6. The wrinkles and creases on his face showed his age. (Yüzündeki kırışıklıklar yaşını gösteriyordu.)
  7. The creases in the fabric gave the dress a unique texture. (Kumaştaki kıvrımlar elbiseye benzersiz bir dokunuş sağladı.)
  8. The boxer had a crease above his eyebrow from a previous fight. (Boksör, önceki bir dövüşten kaşının üzerinde bir kıvrımı vardı.)
  9. She rubbed her forehead, trying to smooth out the crease between her eyebrows. (Kaşları arasındaki kıvrımı düzeltmeye çalışarak alnını ovdu.)
  10. The origami artist made a beautiful bird with several creases in the paper. (Origami sanatçısı kağıtta birkaç kıvrım kullanarak güzel bir kuş yaptı.)
  11. The creases in the leather gave the jacket a rugged, worn look. (Derideki kıvrımlar cekete yıpranmış, sağlam bir görünüm kattı.)
  12. He folded the letter along the crease and sealed it in an envelope. (Mektubu kıvrım boyunca katladı ve zarfa kapatıp mühürledi.)
  13. The crease in the fabric made the dress too tight around her waist. (Kumaştaki kıvrım elbiseyi belinde çok sımsıkı yaptı.)
  14. The creases in the bedsheet showed where she had been lying. (Yatak örtüsündeki kıvrımlar, nerede yattığını gösteriyordu.)
  15. He ran his hand over the creases in the map, trying to smooth them out. (Haritadaki kıvrımların üzerinde elini gezdirdi, onları düzeltmeye çalıştı.)
  16. The creases in his shirt showed that he had not ironed it properly. (Gömleğindeki kıvrımlar, onu düzgün bir şekilde ütülemediğini gösterdi.)
  17. She carefully folded the paper along the crease to make a paper airplane. (Kağıdı kıvrım boyunca dikkatlice katlayarak kağıt uçak

yaptı.)
18. The creases in the curtains added a decorative touch to the room. (Perdelerdeki kıvrımlar, odaya dekoratif bir dokunuş kattı.)

  1. The crease in his pants was so sharp, it could cut paper. (Pantalondaki kıvrım o kadar keskindi ki kağıdı keserdi.)
  2. She used a creasing tool to make a clean, straight line in the paper. (Kağıtta temiz, düz bir çizgi oluşturmak için bir kıvrılma aracı kullandı.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.