Courtier İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Courtier İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Courtier Nedir?

Courtier, sarayda veya diğer resmi yerlerde kral, kraliçe veya diğer üst düzey yöneticilerin yakın çevresinde bulunan bir hizmetkârdır. Bu kişi, hükümdarın güvenini kazanmak için çeşitli görevleri yerine getirir ve genellikle siyasi veya sosyal güç kazanmak için bu pozisyonu kullanır.

Örnek cümleler:

1. The courtier was responsible for delivering important messages to the king. (Courtier, krala önemli mesajları iletmekle sorumluydu.)
2. As a courtier, he had access to confidential information about the royal family. (Bir courtier olarak, kraliyet ailesi hakkında gizli bilgilere erişimi vardı.)
3. The courtier was known for his charming personality and quick wit. (Courtier, cazibeli kişiliği ve çabuk zekâsıyla tanınıyordu.)
4. The king’s courtiers were always vying for his attention and favor. (Kralın courtierleri her zaman dikkat ve ilgisini kazanmak için yarışıyorlardı.)
5. The courtier’s job was to make sure the king was well-fed and well-dressed. (Courtier’ın görevi, kralın iyi beslenmesini ve iyi giyinmesini sağlamaktı.)
6. The courtier was expected to be knowledgeable about court etiquette and protocol. (Courtier, saray etiketi ve protokolü hakkında bilgi sahibi olması bekleniyordu.)
7. The courtier was often called upon to mediate disputes between nobles. (Courtier, soylular arasındaki anlaşmazlıkları arabuluculuk yapmak için sıkça çağrılırdı.)
8. The courtier was given a title and a salary for his services to the king. (Courtier, krala hizmetleri için bir unvan ve maaş verildi.)
9. The courtier’s job was not just to serve the king, but also to represent him to the public. (Courtier’ın görevi sadece krala hizmet etmek değil, aynı zamanda onu halka temsil etmekti.)
10. The courtier was often the subject of gossip and intrigue among the other palace staff. (Courtier, diğer saray personeli arasında dedikodu ve entrikaların konusu olurdu.)
11. The courtier was skilled in the art of flattery and knew how to please the king. (Courtier, övgü sanatında yetenekliydi ve kralı memnun etmenin yolunu biliyordu.)
12. The courtier’s loyalty to the king was unquestionable, even in the face of danger. (Courtier’ın sadakati, tehlike karşısında bile sorgulanmazdı.)
13. The courtier was granted a noble title and a piece of land for his services to the kingdom. (Courtier, krallığa verdiği hizmetler için soylu bir unvan ve bir arazi parçası kazandı.)
14. The courtier’s job required him to be

fluent in multiple languages, as he often had to communicate with foreign dignitaries. (Courtier’ın işi, yabancı diplomatlarla iletişim kurması gerektiği için birden fazla dilde akıcı olmayı gerektiriyordu.)
15. The courtier’s position allowed him to network with other powerful individuals in the kingdom. (Courtier’ın pozisyonu, krallıkta diğer güçlü bireylerle ağ kurmasına izin veriyordu.)

16. The courtier was often tasked with organizing lavish banquets and events for the royal family. (Courtier, kraliyet ailesi için şatafatlı ziyafetler ve etkinlikler düzenlemekle sık sık görevlendirilirdi.)
17. The courtier was a master of diplomacy and knew how to negotiate with other nations. (Courtier, diplomatik sanatta ustaydı ve diğer uluslarla nasıl müzakere yapılacağını biliyordu.)
18. The courtier’s influence on the king was undeniable, as he was often the first person the king turned to for advice. (Courtier’ın kral üzerindeki etkisi inkar edilemezdi, çünkü kral danışmak için sıklıkla ilk olarak ona başvururdu.)
19. The courtier’s job was not without its dangers, as political intrigue and assassination attempts were not uncommon. (Courtier’ın işi, politik entrika ve suikast girişimleri nedeniyle tehlike içermekteydi.)
20. The courtier’s success was often tied to the success of the king, and he worked tirelessly to ensure the king’s prosperity. (Courtier’ın başarısı genellikle kralın başarısıyla bağlantılıydı ve kralın refahını sağlamak için özveriyle çalışırdı.)

(Türkçe karşılıklar mavi renkle belirtilmiştir.)