Courage İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Courage İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Courage

Courage, cesaret anlamına gelir. İnsanların korkularını yenebilme, zorlu durumlarla baş edebilme ve risk almaya hazır olma özelliği olarak da tanımlanabilir.

1. Having courage is important when facing difficult situations. (Zor durumlarla karşılaşırken cesur olmak önemlidir.)
2. She showed great courage by standing up to the bully. (Zorbayla karşı karşıya gelerek büyük cesaret gösterdi.)
3. Courageous people are willing to take risks. (Cesur insanlar risk almayı göze alırlar.)
4. He summoned up the courage to ask her out on a date. (Onu randevuya çağırmak için cesaretini topladı.)
5. Courage is not the absence of fear, but the ability to act despite fear. (Cesaret, korkunun yokluğu değil, korkuya rağmen hareket etme yeteneğidir.)
6. She had the courage to admit her mistake and apologize. (Hatayı kabul edip özür dilemek için cesareti vardı.)
7. Courageous firefighters risk their lives to save others. (Cesur itfaiyeciler, diğerlerini kurtarmak için hayatlarını riske atarlar.)
8. He lacked the courage to speak up for himself. (Kendisi için konuşacak cesareti yoktu.)
9. It takes courage to stand up for what you believe in. (İnandığınız şeyler için mücadele etmek cesaret gerektirir.)
10. The soldiers displayed great courage in battle. (Askerler savaşta büyük cesaret gösterdi.)
11. True courage is staying strong even in the face of adversity. (Gerçek cesaret, zorluklarla karşılaştığında bile güçlü kalmaktır.)
12. She had the courage to leave her abusive relationship. (Kötüye kullanılan ilişkisinden ayrılmak için cesareti vardı.)
13. Courageous leaders inspire others to follow them. (Cesur liderler, diğerlerini kendilerini takip etmeye teşvik ederler.)
14. He showed courage by admitting his mistake and accepting the consequences. (Hatasını kabul ederek ve sonuçlarını kabul ederek cesaret gösterdi.)
15. It takes courage to try something new and unknown. (Yeni ve bilinmeyen bir şey denemek cesaret gerektirir.)
16. The young boy showed courage by standing up to the bullies. (Genç çocuk, zorbalarla karşı karşıya gelerek cesaret gösterdi.)
17. Courageous athletes push themselves to their limits to achieve their goals. (Cesur sporcular, hedeflerine ulaşmak için kendilerini sınırlarına kadar zorlarlar.)
18. She had the courage to pursue her dreams and follow her passion. (Hayallerini takip etmek ve tutkusunu izlemek için cesareti vardı.)
19. <

b>Courage is contagious, and it can inspire others to be brave as well. (Cesaret bulaşıcıdır ve diğerlerini de cesur olmaya teşvik edebilir.)
20. He mustered up the courage to speak in front of the large crowd. (Büyük kalabalık önünde konuşmak için cesaretini topladı.)

Türkçe Karşılıklar:

1. Zor durumlarla karşılaşırken cesur olmak önemlidir.
2. Zorbayla karşı karşıya gelerek büyük cesaret gösterdi.
3. Cesur insanlar risk almayı göze alırlar.
4. Onu randevuya çağırmak için cesaretini topladı.
5. Cesaret, korkunun yokluğu değil, korkuya rağmen hareket etme yeteneğidir.
6. Hatayı kabul edip özür dilemek için cesareti vardı.
7. Cesur itfaiyeciler, diğerlerini kurtarmak için hayatlarını riske atarlar.
8. Kendisi için konuşacak cesareti yoktu.
9. İnandığınız şeyler için mücadele etmek cesaret gerektirir.
10. Askerler savaşta büyük cesaret gösterdi.
11. Gerçek cesaret, zorluklarla karşılaştığında bile güçlü kalmaktır.
12. Kötüye kullanılan ilişkisinden ayrılmak için cesareti vardı.
13. Cesur liderler, diğerlerini kendilerini takip etmeye teşvik ederler.
14. Hatasını kabul ederek ve sonuçlarını kabul ederek cesaret gösterdi.
15. Yeni ve bilinmeyen bir şey denemek cesaret gerektirir.
16. Genç çocuk, zorbalarla karşı karşıya gelerek cesaret gösterdi.
17. Cesur sporcular, hedeflerine ulaşmak için kendilerini sınırlarına kadar zorlarlar.
18. Hayallerini takip etmek ve tutkusunu izlemek için cesareti vardı.
19. Cesaret bulaşıcıdır ve diğerlerini de cesur olmaya teşvik edebilir.
20. Büyük kalabalık önünde konuşmak için cesaretini topladı.