Countenance İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Countenance İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Countenance İle İlgili Cümleler

Countenance, “yüz ifadesi” anlamına gelir. Bu kelime, bir kişinin ifadesi veya yüz ifadesi hakkında konuşurken kullanılır. İşte 20 örnek cümle:

1. She couldn’t hide the sadness in her countenance. (Yüz ifadesindeki hüznü gizleyemedi.)
2. The countenance of the little girl lit up with joy when she saw her parents. (Küçük kızın yüz ifadesi, ailesini görünce sevinçle aydınlandı.)
3. His countenance was stern as he scolded his son. (Oğlunu azarladığında, yüz ifadesi sertti.)
4. The queen’s countenance was radiant during the coronation ceremony. (Kraliçenin yüz ifadesi taç giyme töreninde parlak görünüyordu.)
5. He tried to maintain a stoic countenance during the funeral. (Cenazede stoik bir yüz ifadesi korumaya çalıştı.)
6. The teacher’s countenance showed disappointment when the student failed the exam. (Öğrenci sınavda başarısız olduğunda öğretmenin yüz ifadesi hayal kırıklığına sebep oldu.)
7. Her countenance was filled with surprise when she won the award. (Ödül kazandığında yüz ifadesi şaşkınlıkla doluydu.)
8. The politician’s countenance was serious during the press conference. (Siyasetçinin yüz ifadesi basın toplantısında ciddiydi.)
9. Despite his efforts to appear calm, his countenance betrayed his anxiety. (Sakin görünme çabalarına rağmen, yüz ifadesi kaygısını ele verdi.)
10. The actress’ countenance was solemn as she delivered her Oscar acceptance speech. (Akademi ödülü kabul konuşmasını yaparken oyuncunun yüz ifadesi ciddiydi.)
11. He tried to put on a cheerful countenance, but his heart was heavy with grief. (Neşeli bir yüz ifadesi takınmaya çalıştı, ama kalbi acıyla doluydu.)
12. Her countenance was etched with lines of worry after hearing the bad news. (Kötü haberleri duyduktan sonra yüz ifadesi endişe çizgileriyle doluydu.)
13. The patient’s countenance improved after the successful surgery. (Başarılı bir ameliyatın ardından hastanın yüz ifadesi iyileşti.)
14. His countenance was calm as he faced his fears. (Korkularıyla yüzleşirken yüz ifadesi sakin görünüyordu.)
15. The puppy’s countenance was full of excitement as he played with his new toy. (Yeni oyuncakla oynarken köpeğin yüz ifadesi heyecanla doluydu.)
16. She tried to put on a brave countenance, but her trembling lips gave away her fear. (Cesur bir yüz ifadesi takınmaya çalıştı, ama titreyen dudakları korkusunu ele verdi.)
17. His countenance was

contorted with pain as he clutched his injured arm. (Yaralı kolunu tutarken yüz ifadesi acıdan burulmuştu.)
18. The toddler’s countenance was one of confusion as she tried to understand the new surroundings. (Yeni ortama adapte olmaya çalışırken, küçük çocuğun yüz ifadesi karışıktı.)

19. The professor’s countenance was serious as she delivered her lecture on quantum physics. (Kuantum fiziği konusunda ders verirken, profesörün yüz ifadesi ciddiydi.)
20. The actor’s countenance was composed even though he forgot his lines during the play. (Oyun sırasında repliklerini unutmasına rağmen, aktörün yüz ifadesi sakin görünüyordu.)

(Türkçe karşılıklarını yazmak için HTML etiketi kullanmıyorum.)

Bu cümleler, countenance kelimesinin yüz ifadesi ile ilgili kullanım örneklerini göstermektedir.