Containment İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı
Containment
Containment, sınırlama veya engelleme anlamına gelir. Bir şeyin yayılmasını engellemek veya kontrol altında tutmak için kullanılır.
- The firefighters were able to achieve containment of the wildfire before it spread further. (İtfaiyeciler, yangının daha da yayılmasını önlemek için sınırlandırma yapabildiler.)
- The quarantine was put in place as a measure of containment for the spread of the virus. (Karantina, virüsün yayılmasını engellemek için bir sınırlandırma önlemi olarak uygulandı.)
- The containment of the oil spill was a massive undertaking. (Petrol sızıntısının sınırlandırılması büyük bir işti.)
- The military strategy focused on the containment of enemy forces. (Askeri strateji, düşman kuvvetlerinin sınırlanmasına odaklandı.)
- The construction workers used containment barriers to prevent dust and debris from spreading. (İnşaat işçileri, toz ve molozların yayılmasını önlemek için sınırlandırma bariyerleri kullandı.)
- The containment vessel in a nuclear power plant is designed to prevent the spread of radioactive materials. (Bir nükleer enerji santralindeki sınırlandırma kabı, radyoaktif materyallerin yayılmasını önlemek için tasarlanmıştır.)
- The security measures were put in place for the containment of any potential security breaches. (Güvenlik önlemleri, potansiyel güvenlik ihlallerinin sınırlandırılması için uygulandı.)
- The containment of the chemical spill required the use of specialized equipment. (Kimyasal sızıntının sınırlandırılması özel ekipman kullanımını gerektirdi.)
- The company implemented a containment protocol to prevent the spread of a computer virus. (Şirket, bir bilgisayar virüsünün yayılmasını önlemek için bir sınırlandırma protokolü uyguladı.)
- The containment of the floodwaters required the use of sandbags and other flood control measures. (Sel sularının sınırlandırılması kum torbaları ve diğer sel kontrol önlemleri kullanımını gerektirdi.)
- The containment of the rioters required the intervention of the police. (Huzursuzların sınırlandırılması için polis müdahalesi gerekti.)
- The containment of the gas leak required the evacuation of nearby residents. (Gaz sızıntısının sınırlandırılması, yakındaki sakinlerin tahliyesini gerektirdi.)
- The quarantine measures were effective in the containment of the disease outbreak. (Karantina önlemleri, hastalık salgınının sınırlandırılmasında etkiliydi.)
- The containment of the invasive species was crucial for preserving the ecosystem. (Yayılan türlerin sınırlandırılması, ekosistemin korunması için hayatiydi.)
- The containment of the fire was hindered by strong winds. (Yangının sınırlandırılması, güçlü r
üzgarlar tarafından engellendi.)
16. The containment of the virus required widespread testing and contact tracing. (Virüsün sınırlandırılması, yaygın test ve temas takibini gerektirdi.)
- The containment of the contaminated area required the use of hazardous materials suits. (Kirlenmiş alanın sınırlandırılması, tehlikeli madde kıyafetleri kullanımını gerektirdi.)
- The containment of the radioactive material required the sealing of the contaminated area. (Radyoaktif malzemenin sınırlandırılması, kirli bölgenin mühürlenmesini gerektirdi.)
- The containment of the spill was complicated by the fact that it occurred in a sensitive ecological area. (Sızıntının sınırlandırılması, hassas bir ekolojik alanda gerçekleştiği için karmaşıktı.)
- The containment of the outbreak required cooperation between local and national health authorities. (Salgının sınırlandırılması, yerel ve ulusal sağlık otoriteleri arasında işbirliği gerektirdi.)
Hemen Yorum Yaz