Confront İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı
Confront
Türkçe Anlamı: Yüzleştirmek, karşı karşıya getirmek, mücadele etmek
- She had to confront her fears to overcome them. (Korkularıyla yüzleşmek için mücadele etmek zorunda kaldı.)
- The teacher had to confront the students about their behavior. (Öğretmen öğrencilerin davranışlarıyla yüzleşmek zorunda kaldı.)
- He knew he had to confront his boss about the problem. (Sorun hakkında patronuyla yüzleşmesi gerektiğini biliyordu.)
- The police officer confronted the suspect about the crime. (Polis memuru suçluyla suçlamalar hakkında yüzleşti.)
- She was nervous to confront her ex-boyfriend about the breakup. (Ayrılık hakkında eski erkek arkadaşıyla yüzleşmekten endişeliydi.)
- The company decided to confront their competitors by lowering their prices. (Fiyatlarını düşürerek rakipleriyle yüzleşmeye karar verdiler.)
- She finally confronted her addiction and sought help. (Bağımlılığıyla yüzleşti ve yardım aramaya karar verdi.)
- The politician had to confront allegations of corruption. (Politikacı yolsuzluk iddialarıyla yüzleşmek zorunda kaldı.)
- The team had to confront their weaknesses in order to improve. (Gelişmek için zayıflıklarıyla yüzleşmek zorunda kaldılar.)
- The couple had to confront their communication issues in therapy. (Terapide iletişim sorunlarıyla yüzleşmek zorunda kaldılar.)
- The soldier had to confront the reality of war. (Asker savaşın gerçekliğiyle yüzleşmek zorunda kaldı.)
- She decided to confront her friend about the hurtful comment. (Arkadaşına acı veren yorum hakkında yüzleşmek için karar verdi.)
- The athlete had to confront a career-ending injury. (Kariyer sonu yaralanmayla yüzleşmek zorunda kaldı.)
- The family had to confront their financial problems and make a budget. (Finansal sorunlarla yüzleşmek ve bütçe yapmak zorunda kaldılar.)
- The company had to confront the consequences of their actions. (Eylemlerinin sonuçlarıyla yüzleşmek zorunda kaldılar.)
- The community had to confront the issue of homelessness. (Evsizlik sorunuyla yüzleşmek zorunda kaldılar.)
- The student had to confront their fear of public speaking. (Topluluk önünde konuşma korkusuyla yüzleşmek zorunda kaldı.)
- The manager had to confront the employee about their performance. (Performansları hakkında çalışanıyla yüzleşmek zorunda kaldı.)
- The family had to confront their cultural differences in a multicultural society. (Çok kültürlü toplumda kültürel farklılıklarını yüzleş
- The environmentalist had to confront the government about the importance of protecting natural resources. (Doğal kaynakları korumanın önemini hükümetle yüzleşmek zorunda kalan çevreci.)
Türkçe Karşılığı: yüzleştirmek, karşı karşıya getirmek, mücadele etmek
Hemen Yorum Yaz