Confidante-Confidant İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Confidante-Confidant İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Confidante-Confidant İle İlgili Cümleler (Sentences with Confidante-Confidant)


Türkçe Anlamı: Güvenilen, sırdaş

  1. My best friend is my confidante, and I can tell her anything. (En iyi arkadaşım sırdaşım ve ona her şeyi söyleyebilirim.)
  2. She was looking for a confidant to share her secrets. (Sırlarını paylaşabileceği bir sırdaş arıyordu.)
  3. The therapist acted as a confidant to her patients. (Terapist, hastalarına sırdaşlık yaptı.)
  4. I trust my lawyer to be my confidant in this legal matter. (Bu hukuki meselede sırdaşım olması için avukatıma güveniyorum.)
  5. The queen had a confidante who she trusted with all her secrets. (Kraliçenin, bütün sırlarını güvendiği bir sırdaşı vardı.)
  6. My confidant advised me to be honest with my partner. (Sırdaşım, partnerime dürüst olmamı tavsiye etti.)
  7. She confided in her confidante about her problems at work. (İşteki sorunlarını sırdaşıyla paylaştı.)
  8. My confidant promised to keep my secrets safe. (Sırdaşım, sırlarımı güvende tutmayı vaat etti.)
  9. He was looking for a confidant who he could trust with his deepest thoughts. (En derin düşünceleriyle güvenebileceği bir sırdaş arıyordu.)
  10. She was grateful to have a confidante who she could rely on. (Güvenebileceği bir sırdaşı olduğu için minnettar kaldı.)
  11. Her mother was her confidante, and she shared everything with her. (Annesi onun sırdaşıydı ve her şeyi onunla paylaşırdı.)
  12. The journalist’s confidant provided him with insider information. (Gazetecinin sırdaşı, içeriden bilgi sağladı.)
  13. The confidant assured her that everything would be alright. (Sırdaşı ona her şeyin yolunda olacağını garanti etti.)
  14. He was happy to have a confidant to talk to about his personal problems. (Kişisel sorunları hakkında konuşabileceği bir sırdaşı olduğu için mutluydu.)
  15. The confidant listened attentively as she shared her concerns. (Sırdaşı, endişelerini paylaşırken dikkatle dinledi.)
  16. She trusted her confidante with her life. (Hayatını güvendiği sırdaşıyla paylaştı.)
  17. The confidant offered valuable advice to help him through a difficult time. (Sırdaşı zor zamanları atlatmak için değerli tavsiyeler sundu.)
  18. He confided in his confidante about his fears of failure. (Başarısızlık korkularını sırdaşıyla paylaştı.)
  19. The confidant
  1. The confidant was a close friend who he had known since childhood. (Sırdaşı çocukluk arkadaşı olan yakın bir dosttu.)
  2. She was relieved to have a confidante who she could talk to about her relationship problems. (İlişki sorunları hakkında konuşabileceği bir sırdaşı olduğu için rahatladı.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.