Concise İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Concise İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Concise

Concise (Türkçe anlamı: özlü) kısa ve öz bir şekilde ifade edilmiş anlamına gelir. Bir şeyin gereksiz ayrıntılardan arındırılmış halini ifade eder.

1. The article was concise and to the point. (Makale özlü ve konuya odaklıydı.)
2. A concise summary of the book was included in the review. (Kitabın özlü bir özeti, incelemeye dahil edildi.)
3. The meeting was kept concise to save time. (Toplantı, zaman kazanmak için öz olarak tutuldu.)
4. The speaker gave a concise explanation of the new policy. (Konuşmacı, yeni politikanın özlü bir açıklamasını verdi.)
5. The report was concise and well-organized. (Rapor, özlü ve iyi organize edilmişti.)
6. The teacher asked for a concise answer to the question. (Öğretmen, soruya özlü bir cevap istedi.)
7. The instructions were concise and easy to follow. (Talimatlar özlü ve takip etmesi kolaydı.)
8. The advertisement was concise and catchy. (Reklam, özlü ve akılda kalıcıydı.)
9. The email was concise and informative. (E-posta, özlü ve bilgilendiriciydi.)
10. The book was praised for its concise writing style. (Kitap, öz anlatım tarzıyla övüldü.)
11. The presentation was concise but effective. (Sunum özlü ama etkiliydi.)
12. The brochure provided a concise overview of the company’s services. (Broşür, şirketin hizmetlerinin özlü bir özetini sağladı.)
13. The memo was concise and to the point. (Memorandum özlü ve konuya odaklıydı.)
14. The instructions were concise and easy to understand. (Talimatlar özlü ve anlaşılır olacak şekildeydi.)
15. The report was concise and well-written. (Rapor, özlü ve iyi yazılmıştı.)
16. The editor requested a concise article for the magazine. (Editör, dergi için özlü bir makale istedi.)
17. The instructions were concise and clear. (Talimatlar özlü ve netti.)
18. The speech was concise and well-delivered. (Konuşma özlü ve iyi sunuldu.)
19. The brochure provided a concise explanation of the product’s features. (Broşür, ürünün özelliklerinin özlü bir açıklamasını sağladı.)
20. The manual was written in a concise and user-friendly way. (Kılavuz, özlü ve kullanıcı dostu bir şekilde yazılmıştı.)

Continuum

Continuum (Türkçe anlamı: süreklilik) bir şeyin kesintisiz veya aralıksız devam ettiğini ifade eder. Bir süreklilik ya da bir dizi unsuru ifade eder.

1. The continuum of colors in the sunset was breathtaking. (Günbatımındaki renklerin sürekliliği nefes kesiciydi.)
2. There is a continuum of emotions that we experience throughout our lives. (Hayatımız boyunca deneyimlediğimiz bir duygular sürekliliği var.)
3. The artist created a continuum of shapes and forms in the painting. (Sanatçı, tabloda şekillerin ve formların sürekliliğini oluşturdu.)
4. The continuum of human progress has been ongoing for centuries. (İnsan ilerlemesinin sürekliliği yüzyıllardır devam ediyor.)
5. The film explored the continuum of time through flashbacks and flash-forwards. (Film, geriye dönüşler ve ileriye dönük sahnelerle zamanın sürekliliğini keşfetti.)
6. The universe is a continuum of space and time. (Evren, uzay ve zamanın sürekliliğidir.)
7. The continuum of music styles throughout history is fascinating. (Müzik tarzlarının tarih boyunca sürekliliği etkileyici.)
8. The writer created a continuum of characters that spanned multiple generations. (Yazar, birden fazla nesli kapsayan karakterlerin sürekliliğini oluşturdu.)
9. The continuum of plant growth can be observed through careful observation. (Bitki büyümesinin sürekliliği dikkatli gözlemle gözlemlenebilir.)
10. The continuum of climate change is a pressing issue that affects the entire planet. (İklim değişikliğinin sürekliliği, tüm dünyayı etkileyen acil bir konudur.)
11. The continuum of political ideologies spans from left to right. (Siyasi ideolojilerin sürekliliği, soldan sağa doğru uzanır.)
12. The continuum of human knowledge and discovery is ever-expanding. (İnsan bilgisinin ve keşfinin sürekliliği her zaman genişlemektedir.)
13. The continuum of ocean currents plays a crucial role in regulating the Earth’s climate. (Okyanustaki akıntıların sürekliliği, Dünya’nın iklimini düzenlemede önemli bir rol oynar.)
14. The continuum of genetic traits is passed down from one generation to the next. (Genetik özelliklerin sürekliliği, bir nesilden diğerine aktarılır.)
15. The continuum of art movements throughout history reflects the cultural and social changes of each era. (Sanat hareketlerinin tarih boyunca sürekliliği, her dönemin kültürel ve sosyal değişikliklerini yansıtır.)
16. The continuum of technological advancements has transformed the way we live our lives. (Teknolojik ilerlemelerin sürekliliği, yaşam tarzımızı dönüştür