Conciliate İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Conciliate İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Conciliate (Uyum Sağlamak)

Conciliate, farklı görüşlere sahip insanlar veya taraflar arasında uyum sağlamak anlamına gelir. İşte bazı örnek cümleler:

  1. I need to conciliate with my neighbor after our argument yesterday. (Dünki tartışmamızdan sonra komşumla uyum sağlamam gerekiyor.)
  2. The mediator was able to conciliate between the two parties. (Aracı, iki taraf arasında uyum sağlayabildi.)
  3. She tried to conciliate with her ex-boyfriend but he wasn’t interested. (Eski erkek arkadaşıyla uyum sağlamaya çalıştı ama o ilgilenmedi.)
  4. The government is working to conciliate with the opposition to pass the new law. (Hükümet, yeni yasayı geçirmek için muhalefetle uyum sağlamaya çalışıyor.)
  5. The CEO conciliated with the employees to reach a compromise. (CEO, bir uzlaşma sağlamak için çalışanlarla uyum sağladı.)
  6. They conciliated their differences and decided to work together. (Farklılıklarını uyumlu hale getirdiler ve birlikte çalışmaya karar verdiler.)
  7. The couple had to conciliate after their big fight. (Büyük kavgalarından sonra çiftin uyum sağlaması gerekiyordu.)
  8. The teacher tried to conciliate the students who were arguing. (Tartışan öğrencileri uyumlu hale getirmeye çalışan öğretmen.)
  9. The coach conciliated with the team after their disappointing loss. (Hayal kırıklığı yaratan kayıptan sonra antrenör takımla uyum sağladı.)
  10. The two countries are in talks to conciliate their diplomatic relations. (İki ülke diplomatik ilişkilerini uyumlu hale getirmek için görüşmeler yapıyor.)
  11. The mediator’s job is to conciliate between conflicting parties. (Aracının işi, çatışan taraflar arasında uyum sağlamaktır.)
  12. He conciliated with his boss to get a raise. (Maaş artışı almak için patronuyla uyum sağladı.)
  13. The siblings had to conciliate after their argument over the inheritance. (Miras konusundaki tartışmalarından sonra kardeşlerin uyum sağlaması gerekiyordu.)
  14. The company’s management conciliated with the union to avoid a strike. (Şirket yönetimi, grevi önlemek için sendikayla uyum sağladı.)
  15. The president is trying to conciliate with the opposition party to pass the new legislation. (Başkan, yeni yasayı geçirmek için muhalefet partisiyle uyum sağlamaya çalışıyor.)
  16. The couple needed to conciliate after their disagreement over where to live. (Yaşayacakları yer konusundaki anlaşmazlıklarından sonra çiftin uyum sağlaması gerekiyordu.)
  17. The negotiator was able to conciliate a deal between the two companies. (Müzakereci, iki şirket arasında bir anlaşma sağlayab
  1. The therapist helped the couple conciliate their issues and improve their relationship. (Terapist, çiftin sorunlarını çözmelerine ve ilişkilerini geliştirmelerine yardımcı oldu.)
  2. The manager conciliated with the dissatisfied customers to resolve their complaints. (Müşterilerin şikayetlerini çözmek için, müdür uyum sağladı.)
  3. The government is trying to conciliate with the minority groups to promote inclusion and diversity. (Hükümet, dahil edicilik ve çeşitliliği teşvik etmek için azınlık gruplarla uyum sağlamaya çalışıyor.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.