Conciliar İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı
Conciliar
Conciliar, anlaşmazlıkları çözmek veya farklı görüşleri birleştirmek için bir araya getirmek anlamına gelir.
Örnek cümleler:
- We need to conciliate the two parties to resolve the conflict. (İki tarafı barıştırmamız gerekiyor çatışmayı çözmek için.)
- It’s important to conciliate differences in a relationship. (Bir ilişkide farklılıkları uzlaştırmak önemlidir.)
- The manager tried to conciliate the angry customer by offering a refund. (Müdür, geri ödeme teklif ederek öfkeli müşteriyi uzlaştırmaya çalıştı.)
- The mediator was successful in conciliating the two sides during the negotiation. (Aracı, müzakere sırasında iki tarafı uzlaştırmada başarılı oldu.)
- The politician’s speech aimed to conciliate different groups of voters. (Politikacının konuşması, farklı seçmen gruplarını uzlaştırmayı amaçladı.)
- The couple decided to conciliate their differences and work on their marriage. (Çift, farklılıklarını uzlaştırmaya ve evliliklerinde çalışmaya karar verdi.)
- The company conciliated with the union to avoid a strike. (Şirket, grevi önlemek için sendika ile uzlaştı.)
- The coach tried to conciliate the team after a disappointing loss. (Antrenör, hayal kırıklığı yaratan bir yenilgi sonrasında takımı uzlaştırmaya çalıştı.)
- The teacher conciliated with the students to find a solution to the problem. (Öğretmen, soruna bir çözüm bulmak için öğrencilerle uzlaştı.)
- The CEO’s leadership style was focused on conciliating different departments in the company. (CEO’nun liderlik tarzı, şirketteki farklı departmanları uzlaştırmaya odaklandı.)
- The couple’s therapist helped them conciliate their differences and improve communication. (Çiftin terapisti, farklılıklarını uzlaştırmalarına ve iletişimlerini iyileştirmelerine yardımcı oldu.)
- The United Nations envoy was sent to conciliate between the warring countries. (Birleşmiş Milletler elçisi, savaşan ülkeler arasında uzlaşma sağlamak için gönderildi.)
- The lawyer tried to conciliate the two parties during the settlement negotiations. (Avukat, uzlaşma müzakereleri sırasında iki tarafı uzlaştırmaya çalıştı.)
- The manager conciliated with the employees to address their grievances. (Yönetici, şikayetlerini ele almak için çalışanlarla uzlaştı.)
- The coach’s speech conciliated the team and motivated them to work harder. (Antrenörün konuşması takımı uzlaştırdı ve daha sıkı çalışmalarını motive etti.)
- The CEO’s conciliatory approach helped to improve the company’s reputation. (CEO’nun
uzlaştırmacı yaklaşımı, şirketin itibarını iyileştirmeye yardımcı oldu.)
17. The diplomat’s efforts to conciliate the two countries led to a peace agreement. (Diplomatın iki ülkeyi uzlaştırmaya yönelik çabaları, barış anlaşmasına yol açtı.)
- The couple’s counselor conciliated their differences and helped them to rebuild their relationship. (Çiftin danışmanı, farklılıklarını uzlaştırdı ve ilişkilerini yeniden inşa etmelerine yardımcı oldu.)
- The company’s HR department conciliated with the employees to address their concerns about workplace safety. (Şirketin insan kaynakları departmanı, iş yeri güvenliği konusundaki endişelerini ele almak için çalışanlarla uzlaştı.)
- The government’s efforts to conciliate with the opposition led to a compromise and avoided a political crisis. (Hükümetin muhalefetle uzlaşma çabaları, bir uzlaşmaya yol açtı ve siyasi bir krizi önledi.)
Hemen Yorum Yaz