Compete İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Compete İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Compete (yarışmak, rekabet etmek)

Compete means to strive against others for victory or superiority, to engage in a contest or competition.

1. She loves to compete in track and field events. (O, atletizm yarışmalarında yarışmaktan keyif alır.)
2. Our company competes with several others in the industry. (Firmamız, endüstride birkaç diğer firma ile rekabet ediyor.)
3. The two athletes will compete against each other in the upcoming tournament. (İki atlet, yaklaşan turnuvada birbirleriyle yarışacaklar.)
4. It’s not healthy to constantly compete with your coworkers. (Sürekli iş arkadaşlarınla rekabet etmek sağlıklı değildir.)
5. The restaurant is trying to compete with other establishments by offering a unique menu. (Restoran, benzersiz bir menü sunarak diğer işletmelerle rekabet etmeye çalışıyor.)
6. The team competed fiercely but ultimately lost the game. (Takım şiddetli bir şekilde yarıştı ama sonunda oyunu kaybetti.)
7. She was so competitive that she refused to lose even a friendly game. (O kadar rekabetçiydi ki, dostça bir oyunu bile kaybetmeyi reddetti.)
8. The company is always looking for ways to compete more effectively in the market. (Firma, pazarda daha etkili bir şekilde rekabet etmenin yollarını arıyor.)
9. He decided not to compete in the marathon due to an injury. (Sakatlığı nedeniyle maratonda yarışmamaya karar verdi.)
10. The team is hoping to compete at a national level next year. (Takım, gelecek yıl ulusal düzeyde yarışmayı umuyor.)
11. She has a strong desire to compete and win. (Yarışmak ve kazanmak için güçlü bir arzusu var.)
12. The two companies are in direct competition with each other. (İki firma doğrudan birbirleriyle rekabet halinde.)
13. They had to compete against a much larger team in the championship game. (Şampiyonada çok daha büyük bir takımla yarışmak zorunda kaldılar.)
14. He was disappointed to find out that he would have to compete in the preliminary rounds. (Ön eleme turunda yarışmak zorunda kalacağını öğrenince hayal kırıklığına uğradı.)
15. The company is competing for a government contract. (Firma, bir hükümet sözleşmesi için rekabet ediyor.)
16. The team’s competitive spirit was evident in their performance. (Takımın rekabetçi ruhu, performanslarında açıkça görüldü.)
17. He felt like he had to compete with his siblings for his parents’ attention. (Ebeveynlerinin dikkatini kardeşleriyle rek

etmek zorunda olduğunu hissetti.)
18. The company introduced a new product to compete in the market. (Firma, pazarda rekabet etmek için yeni bir ürün tanıttı.)

19. She trained hard for months to compete in the Olympic Games. (Olimpiyat Oyunları’nda yarışmak için aylarca sıkı bir şekilde antrenman yaptı.)
20. His competitive nature sometimes made it difficult for him to work in a team. (Rekabetçi doğası bazen takım çalışmasında zorlanmasına neden oldu.)

Overall, competing can be both healthy and unhealthy, depending on the situation and the individuals involved. It can inspire people to strive for excellence and improve themselves, but it can also create tension and conflicts in relationships.