Coerce İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Coerce İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Coerce kelimesi, Türkçe anlamı itmek, zorlamak, kandırmak, kısıtlamak olan bir fiildir.

Örnek cümleler:

1. I will not let anyone coerce me into doing something I don’t want to do. (Kimse beni istemediğim bir şeyi yapmaya zorlayamaz.)
2. The government tried to coerce the citizens into taking the vaccine. (Hükümet, vatandaşları aşı olmaya zorlamaya çalıştı.)
3. He used his power to coerce his employees into working overtime. (Çalışanlarını fazla mesai yapmaya zorlamak için gücünü kullandı.)
4. The kidnappers tried to coerce a ransom from the victim’s family. (Kaçıranlar, kurbanın ailesinden bir fidye zorlamaya çalıştı.)
5. The police were accused of coercing a confession from the suspect. (Polis, şüpheliden bir itiraf zorlamakla suçlandı.)
6. She was coerced into signing a contract she didn’t fully understand. (Tam olarak anlamadığı bir sözleşmeyi imzalamaya zorlandı.)
7. The company used unethical tactics to coerce customers into buying their products. (Şirket, müşterilerini ürünlerini satın almaya zorlamak için etik olmayan taktikler kullandı.)
8. The coach tried to coerce the team into playing better. (Antrenör, takımın daha iyi oynaması için zorlamaya çalıştı.)
9. The teacher did not want to coerce the students into studying for the test. (Öğretmen, öğrencileri sınav için zorlamak istemedi.)
10. The dictator used force to coerce the citizens into obedience. (Diktatör, vatandaşları itaat etmeye zorlamak için güç kullandı.)
11. She was coerced into confessing by the threat of punishment. (Cezalandırılma tehdidiyle itiraf etmeye zorlandı.)
12. The company coerced its employees into working without pay. (Şirket, çalışanlarını ücretsiz çalışmaya zorladı.)
13. The government coerced the opposition into submission. (Hükümet, muhalefeti boyun eğmeye zorladı.)
14. The parents tried to coerce their son into becoming a doctor. (Ebeveynler, oğullarını doktor olmaya zorlamaya çalıştı.)
15. The union coerced the company into giving better benefits to its members. (Sendika, üyelerine daha iyi faydalar sağlamak için şirketi zorladı.)
16. He used his charm to coerce her into going on a date with him. (Onu birlikte randevuya gitmeye zorlamak için cazibesini kullandı.)
17. The company coerced the workers into accepting a pay cut. (Şirket, işçilerin ücret kesintisini kabul etmeye zorladı.)
18. The government coerced the media into censoring certain news stories. (Hükümet, medyayı belirli haberleri sansürlemeye zorladı

19. The coach tried to coerce the player into playing even though he was injured. (Antrenör, sakat olmasına rağmen oyuncuyu zorlamaya çalıştı.)
20. The kidnapper used threats to coerce his victim into giving him money. (Kaçıran, kurbanını kendisine para vermesi için tehdit etti.)

(Türkçe çeviriler kalın ve siyah yazılmıştır.)