Coddle İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Coddle İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Coddle Nedir?


Coddle, çocuk gibi özenle bakmak, şımartmak anlamına gelen bir fiildir. Ayrıca yemek yaparken malzemeleri hafifçe kaynatmak veya pişirmek anlamında da kullanılabilir.

Örnek Cümleler:


1.

My mother always coddles my little sister, giving her whatever she wants. (Annem her zaman küçük kız kardeşimi şımartır, istediği her şeyi verir.)

2.

The chef coddled the eggs in a pot of simmering water. (Şef yumurtaları hafifçe kaynamakta olan su dolu bir tencerede pişirdi.)

3.

I don’t think it’s good to coddle your children too much, they need to learn to be independent. (Çocuklarınızı çok fazla şımartmanın iyi olduğunu düşünmüyorum, bağımsız olmayı öğrenmeleri gerekiyor.)

4.

She coddled her dog, carrying him around and giving him treats all day. (Köpeğini şımarttı, tüm gün onu taşıdı ve ona ödüller verdi.)

5.

When you coddle vegetables, you cook them just enough to soften them. (Sebzeleri hafifçe pişirirken, sadece yumuşatmak için yeterince pişirirsiniz.)

6.

He complained that his girlfriend coddled him too much and he wanted more independence. (Kız arkadaşının onu çok fazla şımarttığından şikayet etti ve daha fazla bağımsızlık istedi.)

7.

If you coddle a plant, it may not develop strong roots and will be more susceptible to disease. (Bir bitkiyi şımartırsanız, güçlü kökler geliştiremez ve daha fazla hastalığa karşı hassas olur.)

8.

Don’t coddle your employees too much, they need to learn to solve problems on their own. (Çalışanlarınızı çok fazla şımartmayın, kendi başlarına sorunları çözmeyi öğrenmeleri gerekiyor.)

9.

She coddled her sick child, staying up all night to take care of him. (Hasta çocuğunu şımarttı, tüm gece ona bakmak için uyumadı.)

10.

When you coddle meat, you cook it slowly and gently to keep it tender. (Etleri hafifçe pişirdiğinizde, onları yumuşak tutmak için yavaşça ve nazikçe pişirirsiniz.)

11.

He coddled his car, washing and polishing it every week. (Arabasını şımarttı, her hafta yıkayıp cilaladı.)

12

12.

Some parents coddle their children because they want to protect them from the harsh realities of the world. (Bazı ebeveynler çocuklarını şımartırlar çünkü onları dünyanın sert gerçeklerinden korumak isterler.)

13.

If you coddle a relationship too much, it may become suffocating and unhealthy. (Bir ilişkiyi çok fazla şımartırsanız, boğucu ve sağlıksız olabilir.)

14.

She coddled her plants, talking to them and playing music for them to help them grow. (Bitkilerini şımarttı, onlarla konuştu ve büyümelerine yardımcı olmak için müzik çaldı.)

15.

Some people believe that teachers coddle students too much these days, and that they should be tougher on them. (Bazı insanlar öğretmenlerin günümüzde öğrencileri çok fazla şımarttığını ve daha sert olmaları gerektiğini düşünüyor.)

16.

When you coddle fish, you cook it gently in a flavorful liquid to keep it moist and tender. (Balığı hafifçe pişirdiğinizde, onu nemli ve yumuşak tutmak için lezzetli bir sıvıda nazikçe pişirirsiniz.)

17.

She felt that her boyfriend was coddling her too much and treating her like a child. (Erkek arkadaşının onu çok fazla şımarttığını ve ona çocuk gibi davrandığını hissetti.)

18.

Some people believe that society coddles criminals too much and that they should be punished more severely. (Bazı insanlar toplumun suçluları çok fazla şımarttığını ve daha sert cezalarla cezalandırılması gerektiğini düşünüyorlar.)

19.

When you coddle fruit, you cook it gently to preserve its shape and flavor. (Meyveleri hafifçe pişirdiğinizde, şeklini ve tadını korumak için nazikçe pişirirsiniz.)

20.

She coddled her injured knee, putting ice on it and resting it until it felt better. (Sakatlanan dizini şımarttı, üzerine buz koydu ve iyileşinceye kadar dinlendirdi.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.